Özgürlük Filosu ve Masada Kaybetmek
Akdeniz’in ‘tescilli’ korsanı İsrail, 3. Özgürlük Filosu’nun başını çeken, içinde Tunus eski Cumhurbaşkanı Muhammed Munsif El-Marzuki’nin de bulunduğu Marianne isimli balıkçı teknesine dün sabaha doğru müdahale etti ve Gazze’ye uyguladığı ablukayı yine deldirtmedi. Aksi de beklenmiyordu zaten; İsrail’in, Marianne Gemisi’nin Gazze’ye girişine izin vermesi, ablukanın delinmesi anlamına gelecekti ki bundan sonra filoların ardı arkası kesilmezdi. Farklı inançlardan siyasetçi, aktivist ve gazetecilerden oluşan 48 kişilik Özgürlük Filosu katılımcıları İsrail’i çileden çıkardığı gibi Gazze’ye uygulanan ablukayı bir kez daha dünyaya duyurmuş oldu. İsrail’i tepkiye ve kendisini savunmaya zorlayan ‘aksiyoner’ bir tavır olduğu için Özgürlük Filosu eylemi oldukça etkili. Mavi Marmara’nın kız kardeşi Marianne, insanlık vicdanının sesini Akdeniz’in sularına, Gazze açıklarına kadar taşıyarak hayırlı bir hizmet yapmış oldu. (Filo ile ilgili ayrıntıları şu adresten takip edebilirsiniz: www.freedomflotilla.org)
Özgürlük Filosu inisiyatifi denizden ve karadan olmak üzere birkaç defa konvoylarla Gazze’ye yönelik ablukayı delme teşebbüsünde bulundu. Bu inisiyatif uluslararası bir özelliğe sahip ve Özgürlük Filosu Koalisyonu’nu, European Campaign to End the Siege on Gaza, Freedom Flotilla Italia, Gaza’s Ark, İHH İnsani Yardım Vakfı, International Committee for Breaking the Siege on Gaza (ICBSG), Rumbo a Gaza, Ship to Gaza-Greece, Ship to Gaza-Norway, Ship to Gaza-Sweden adlı sivil toplum örgütleri oluşturuyor.
Hiç şüphesiz, sabıkalı ve donanımlı bir terör makinesi olan İsrail’i durdurmak gibi bir güçleri yok bu örgütlerin. Ancak İsrail’in uluslararası sahadaki ‘söylem gücü’nü kırmak adına bugüne kadarki en etkili usulle hareket ettikleri çok açık. Mavi Marmara’ya yapılan barbarca saldırı bunun en açık göstergesi zaten.
İsrail, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler (BM) Gazze Raporu münasebetiyle de yazdığımız gibi, eylemlerini haklılaştırmak, gerekçelendirmek ve sonrasında da algıları yöneterek Filistinlileri uluslararası kamuoyu nezdinde suçlu göstermek gibi bir kabiliyete sahip. İbranice “Hasbara” denilen kamu diplomasisi faaliyetlerine ve medya ve hukuk araştırmalarına onun için çok önem veriyor.
Nitekim Netanyahu, dünkü baskın sonrası İsrail ordusunu tebrik ederken, eylemin haklılığını anlatmak için Hamas’ın nasıl terörist bir organizasyon olduğunun altını çizdi. Aynı tonda ve kıvamda yayınların ve haberlerin küresel medyada arzıendam etmesi çok sürmedi. Özgürlük Filosu’nun güçlü bir uluslararası yapısının olmasına rağmen, İsrail’in iddiaları kadar Filo’ya yapılan baskının yanlışlığı ve Gazze’deki dram, güçlü bir şekilde medyada yer bulamadı maalesef.
Gazze’ye uygulanan ablukanın ve Filistin’deki işgalin uluslararası hukuka aykırılığı çok açıkken, İsrail, küresel medya ve himaye gücüne güvenerek ablukanın olmadığını ve Marianne’ye uluslararası sularda yapılan müdahalenin uluslararası hukuka uygun olduğunu iddia edebiliyor ve dünya da bu yalana inanabiliyor.
Sonuçta ortaya sahada kazanılan ama masada kaybedilen bir savaş çıkıyor. İddilarınızın güçlü olması veya haklı olmanız yetmiyor uluslararası ilişkilerde; iddialarınıza uygun araçları da oluşturmanız gerekiyor. Sözkonusu İsrail’se bu araçları oluşturmak da kâfi gelmiyor; pozitif ve negatif anlamda tüm savaş ve enformasyon teknikleriyle mücadele etmeniz de icabediyor.
İsrail tam da bunu yapıyor çünkü…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.