“Barış Eksenli Dış Politika” Nasıl Olur?
CHP’nin koalisyon için belirlediği 14 ilkeden birisi de şu: “Barış eksenli yeni bir dış politika oluşturulmalı.”
Kulağa çok hoş gelen bu ilkeye kimsenin itirazı olmaz zaten; mühim olan bu ilkeye hangi anlamların atfedildiği. Siyasi partilerin hangisine sorsanız benzer bir dış politika hedefi ortaya koyacaktır. Kimse ‘savaş eksenli’ bir dış politika istemez. Ancak CHP’nin bu ifadeyi 14 ilke arasına koyması, mevcut dış politikanın ‘savaş eksenli’ olduğuna inandığını göstermesi bakımından önemli.
Peki mevcut dış politika gerçekten ‘savaş eksenli’ mi?
Suriye’deki devlet terörüne itiraz edip katliamlara karşı çıkmak, ‘açık kapı politikası’ ile sığınmacılara kucak açmak, dünya standartlarının üstündeki kamplarda muhacirleri misafir etmek, Suriye içinde mağdur olmuş insanlara yardım göndermek ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Mısır’da gerçekleşen darbeyi net bir duruşla kabullenmemek, darbe yönetiminin işlemiş olduğu ‘insanlığa karşı suç’ları görmezden gelmemek ve seçilmiş lideri ve hükümeti savunarak Mısırlıların demokratik haklarına sahip çıkmak ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
İsrail’in Gazze’de işlemiş olduğu insanlık suçlarına, uluslararası hukuk kurallarını çiğnemesine, uluslararası sularda vatandaşlarımızı katletmesine, Kudüs başta olmak üzere Filistin’deki Osmanlı kültür eserlerini tahrip etmesine göz yummamak ve bunları ifade etmek ‘savaş eksenli’ bir dış politika izlemek mi?
Komşu ülkelerle ‘sıfır sorun politikası’ çerçevesinde ilişkileri geliştirmek ve yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri kurmak ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Dünyadaki mazlum ve mağdur milletlere dost eli uzatmak; Kızılay, AFAD, TİKA, Diyanet Vakfı ve STK’lar eliyle insani yardımlar ulaştırmak, kalkınma yardımları yapmak, dost ve akraba mazlum milletlerin haklarını müdafaa etmek adına ilgili hükümetlerle diplomatik temaslar kurmak, uluslararası örgütlerde mevcut adaletsiz küresel sistemin sorunlarını cesaretle haykırmak ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Asya’daki çatışmaları engellemek için arabuluculuk girişimlerinde bulunmak, Finlandiya ile birlikte başlatılan BM’deki Arabuluculuk Dostlar Grubu inisiyatifini geliştirmek ve İstanbul’u küresel bir barış inşâ merkezi haline getirmeye çalışmak ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Kıbrıs’ta çözümün tarafı olmak ve bu anlamda proaktif adımlar atmak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin haklarını her zeminde ‘garantör ülke’ sıfatıyla savunmak ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Avrupa Birliği (AB)’nin tüm çifte standartlı uygulamalarına mukabil, AB’ye tam üyelik hedefinden vazgeçmeyerek gerekli reformları yapmaya devam etmek ‘savaş eksenli’ bir dış politika mı?
Hiç şüphesiz, zaman zaman burada da ifade ettiğim gibi, mevcut dış politikanın ‘barış eksenli’ olması başkadır, bugün Türkiye’nin dahli olmadan etrafının ateş çemberiyle sarılması ve buna mukabele edecek kapasitesinin ve dış politika araçlarının yeterli olup olmaması başkadır…
Eğer mevcut dış politika yerine tam tersi bir yaklaşım getirecekse CHP, asıl o dış politika vizyonu ‘savaş eksenli’ olur. Çünkü Esed, Sisi ve Netanyahu ile barışmak bölgedeki ‘savaşın lordları’yla ittifak anlamına gelir ki bu
Türkiye’nin gelecek nesillere açıklayamayacağı bir tavır olur.
CHP, “Barış eksenli dış politika” derken neyi kastediyor, biraz daha açmasında fayda var…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.