ABD Bizi Ne/re/ye Sürüklüyor?
Suriye’de aşılan kırmızı çizgilere rağmen Esed rejiminin katliamlarına tepkisiz kalınması, DAEŞ’e karşı oluşturulan koalisyon ve DAEŞ’i daha da büyüten operasyonlar, PYD’ye doğrudan ve dolaylı yardımlar, Mısır darbesine verilen sınırsız kredi, İran’ın Irak ve Suriye’deki nüfuz sahasını genişletmesine göz yumulması, Irak’taki mezhepçi terörün önünün açılması, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına ve hukuksuz yeni yerleşim yerleri açmasına, Kudüs’teki ayrımcı politikalarına sessiz kalınması, Suudi Arabistan’ın Yemen operasyonuna destek verilmesi; Irak, Afganistan, Pakistan, Yemen ve Somali’de gerçekleştirilen İHA (Drone) saldırıları ve suikastler, uçan hapishaneler, Guantanamo cehenneminde hayatların karartılması, siyahi ve Müslüman kökenleri olan bir başkan tarafından yönetilen ABD’nin son yıllara sığdırdığı kanlı, karanlık ve kirli icraatlerinin bir kısmının sadece başlıkları…
Bu gerçekleri bilmeyen var mı?
Yok!
ABD’ye rağmen bu bölgede oyun kurmak mümkün mü peki?
Şimdilik çok zor!
GÜÇ VE KAPASİTE MESELESİ
Uluslararası ilişkilerde ‘çevresel’ ve ‘edilgen’ bir ‘faktör’ olmak yerine ‘etkin’ ve ‘merkezi’ bir ‘aktör’ olmak ve oyun kurmak sahip olduğunuz ‘güç ve kapasite’yle ve geliştirdiğiniz ittifak ilişkileri ile doğrudan ilgili.
Bir veya birkaç unsura indirgediğiniz güç unsurları sağlıklı analiz yapıp doğru politikalar geliştirmenize engel olduğu gibi, sabit ve potansiyel güç unsurlarını stratejik bir zihniyetle geliştirip yerinde, zamanında ve kıvamında kullanamamanız başka aktörlerin politikalarına size mahkûm edebilir. Refleksif, reaksiyoner, reaktif ve stratejik olmayan politikalar bir süre sonra sizi sürükleyen değil sürüklenen bir ülkeye dönüştürür…
Bu bağlamda, Obama Doktrini’ni özetleyen, Başkan’ın “Diyalog kuracağız ama kapasitelerimizi de muhafaza edeceğiz” cümlesini iyi tahlil etmek lazım.
Arazide olmadığınız takdirde, hangi mesele olursa olsun masada kaybedersiniz ve etkin olamazsınız.
Tüm sert ve yumuşak güç unsurlarıyla İran’dan Suriye’ye, Yemen’den Libya’ya arazide olan ve sürekli operasyonlar yapan ABD’nin kabarık sabıkası, bölgesel güç olmak ve bölge halklarından yana olmak adına son yıllarda müstakil ve ABD ile tamamen zıt kararlar alan ve politikalar geliştiren Türkiye’yi frenlemek, önünü kesmek ve istediği mecraya sürüklemek için planlarını devreye koyduğunun da habercisi…
ABD’YE MAHKÛM MUYUZ?
İncirlik’in kullanımı, ‘güvenli bölge’ oluşturulması ve DAEŞ’le mücadele konularında ABD’yle varılan mutabakatın mahiyeti henüz net değil. Eğit-Donat projesi ise maalesef ölü doğan bir proje! Başından beri Türkiye’nin isteklerine kulak tıkayan ve Suriye’deki mevcut kaosun oluşmasının müsebbibi olan ABD’nin bizi ne/re/ye sürüklediği muamma! Bir şeyden ise eminiz: ABD bölgedeki çatışmayı bitirecek, akan kanı durduracak, Esed terörünü, İsrail barbarlığını, İran nüfuzunu, PKK ve DAEŞ gibi örgütleri dizginleyecek bir adım atmayacak!
Sözün kısası: İstikbalimiz, istikrarımız ve istiklâlimiz, ABD esaretinden kurtulmaktan geçiyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.