Selçuk Özdağ

Selçuk Özdağ

Terör, Ayrılıkçılık ve İki Kitap

Terör, Ayrılıkçılık ve İki Kitap

Batı’yı batı yapan ilme, bilgiye, uzmanlığa gösterdiği saygıdır. Herkes ancak bildiği alanda konuşur. Her şeyi bilen, her konunun uzmanı tiplere orada rastlayamazsınız. Böylelerini kimse ciddiye de almaz.

Bizde durum tam tersidir. İnsanlar en çok bilmedikleri konularda ahkam keser. Uzmanlığa, bilgiye saygı yoktur. Biraz okumuş olan kendini her konuda söz söylemeye mezun sayar. Böyle olunca da her meselemiz yarım yamalak bilgilerle konuşulur. Ne teşhisimiz doğru olur, ne tedavimiz.

Terör ve ayrılıkçılık bu ülkenin en önemli meselesi. Otuz yıldır büyük bedeller ödenmesine rağmen üniversiteler, strateji enstitüleri (bir ikisi hariç) doğru dürüst  eserler üretemediler. Ülke meselelerini dert edinen bir kaç isim dışında konuya uzman ciddiyetiyle eğilen kimse de çıkmadı. İhsan Bal, Ü. Özdağ, S.Laçiner, A.N.Özcan  gibi bir kaç ismi saymazsak bu alanda hala büyük bir boşluğun olduğu söylenebilir.

Bugünkü yazımda terör ve ayrılıkçılık meselesinin iki ayrı boyutuna ışık tutan iki  kitaptan bahsedeceğim.

 Birincisi Em.Kur.Albay Sadi Bilgiç’in Dünden Bugüne Kürt Sorunu ve PKK isimli geniş çaplı kitabı. Bilgiç 600 sayfalık kitabında terör örgütünü neredeyse kılcallarına kadar analiz etmiş. KCK’nın vatandaşlarına askerlik yükümlülüğü getirdiğini, yasama organının başına Zübeyir Aydar’ı, yürütmenin başına Karayılan’ı, yargının başına da Kazi adlı eski bir İranlı hakimi getirdiğini belirterek KCK’nın  tam bir paralel devlet yapılanması olduğunu söyler.(s.31)  Bilgiç’e göre, 1996’dan itibaren askeri alanda mağlup olan PKK  konsept değiştirerek, örgütü rahatlatmak maksadıyla, PKK’nın yoğun olarak bulunduğu alanda denetimi sağlamayı hedefler. Amaç, güvenlik güçlerini ve siyasi otoriteyi  askeri çözümün bir çözüm olmayacağı konusunda ikna ederek devleti siyasal çözüme mecbur etmektir.(s,51)  Sonraki gelişmelere bakıldığında medyayı dolduran  siyasal çözüm telkincilerinin de katkısıyla  kısmen hedefe ulaşıldığı görülür. Son yıllarda güvenlikçi politikalar iflas etmiştir diye başlayan çözümlemelerin arkasında PKK’nın bulunduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Bilgiç, terörün derinlemesine bir analizini yaptıktan sonra neler yapılması gerektiğini bir uzman gözüyle ortaya koyuyor: Şemdin Sakık’ın ağzından eğer PKK’yı siyasi olarak bitirmek istiyorsanız Amed eyaletini tasfiye etmelisiniz diye başlayan Bilgiç  şunları söyler: Zaruri olan durumlarda yeteri kadar güç kullanılmaması durumunda örgütler daha güçlenmekte hedeflerine daha çok yaklaşmaktadır, onun için terör örgütlerine karşı her zaman akıllı güç kullanılmalıdır (S.66) Bu 2012’de denenmiş başarılı olmuştur. Terörle mücadelenin koordinesi  MGK genel sekreterliği bünyesinde en az müsteşarlık düzeyinde yürütülmelidir. İstihbarat birimleri arasında iş birliği ve korelasyon sağlanmalıdır. Bölgede sivil toplumun önü açılmalı PKK ile ilişkisi bulunmayanlar desteklenmelidir. Bölgenin politikası çeşitlendirilmeli, bütün partilerin temsilcilik açması sağlanmalıdır. Diplomatik atak başlatarak PKK’ya destek veren küresel güçlerle ilişkiler yeniden gözden geçirilmelidir. Bölge esaslı çözümlere asla gidilmemeli, Türkiye’nin tamamını kapsayan demokratik düzenlemeler yapılmalıdır. Terörle yeni bir mücadele stratejisi oluşturulmalıdır.(s.290-94) Daha birçok öneride bulunan ve örgütün adeta tomoğrafisini çeken Bilgiç’in BİLGESAM  yayınları arasında çıkan kitabını tüm okuyucularıma tavsiye ediyorum.

İkinci kitap, İ.Sönmez’in, Ana Dille eğitim, Milliyetçilik, AB Hukuku isimli kitabı. Bilge Oğuz yayınları arasında çıkan kitapta Sönmez, büyük bir boşluğu doldurmuş... Hep ayrılıkçı hareketlerin Ana Dille Eğitim talebinde niçin bu kadar ısrar ettiklerini merak ederdim. Sönmez bu sorunun ardından giderek Dil’in Ulus inşasındaki rolünü başarıyla dile getirmiş. Kitabı okuyunca bir ulus kurmak için  önce standart bir dil oluşturmanın gerekli olduğunu bütün çıplaklığı ile görüyorsunuz. Sönmez’in Şener Aktürk’ten aktardığı şu paragraf  bu gerçeği çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor; “Dil çoğu zaman etnisiteyi  tamamlayan, hatta tanımlayan bir olgu olarak sunulur.(...) Her etnik kategori kendine has bir dile sahiptir. Ulus-devlet inşası, belli bir dilin devlet aygıtının kaynakları kullanılarak ulusal dil olarak yaygınlaştırılması, öğretilmesi (...) sürecidir.(s.52) Buradan anlaşılıyor ki standart bir dile sahip olmadan ulus olmak mümkün değildir. Ayrılıkçı hareketlerin ana dili eğitim dili haline getirme taleplerinin arkasında farklı lehçeleri yok ederek ortak bir dil üzerinden ortak bir kültür ve ulus inşa etme amacı vardır. Dil parçalanmasının ulusun parçalanması olduğunu Sönmez, Ziya Gökalp’ten aldığı şu örnekle anlatır: Ruslar, Müslümanlar için her bölgedeki ana dilin öğretim dili olmasını ileri sürdüler. Bütün bu baskıların amacının Türk ulusunun olduğu açıktan açığa anlaşılıyor. Bir kavmi yutmak için parçalamalıdır; ulusu parçalamak için de önce dilini parçalamak gerekir. Bunu yapanların kimileri bilerek yapıyorlar, kimileri bilmeyerek yapıyorlar.”(s.242)

Sönmez, kitabında dünyadaki dil milliyetçiliklerinden çarpıcı örnekler vermiş. Mesela, bize demokrasinin olmazsa olmazı gibi dayatılan özerklik ile ilgili İspanyolların bugün geldikleri nokta son derece öğreticidir. Bask Milliyetçi Partisi (PNV) başkanı Josu Erkoereka, “İki temel sütunu olan çoğul İspanya ile Sosyal İspanya’nın bugün paramparça bir hale gelmiş” olduğunu söyler. Özerkliğin ayrılık ateşini söndüreceği düşünülürken onu harladığı, işleri daha da içinden çıkılamaz hale getirdiği görülüyor. Sönmez kitabında AB ülkelerindeki uygulamaları, Ana dille eğitim taleplerini ret eden AİHM kararlarını kitabında büyük bir vukufla işlemiş. Bilge Oğuz yayınları arasında çıkan kitap mutlaka okunmalı.

Bunları niçin yazdım, derdimizi doğru anlamazsak onları çözemeyiz. Bu ve benzeri kitaplar meselenin doğru anlaşılmasına hizmet ediyor. Onun için bugünkü yazımı bu iki kitaba ayırmayı uygun buldum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Selçuk Özdağ Arşivi