Şark ve İşrak
Rusya’nın ABD ile koordineli ve anlaşmalı bir şekilde Suriye’ye müdahalesi ve İran’ın da daha ‘görünür’ bir şekilde Rusya ve Esed rejimi yanında pozisyon almasıyla bazı gafil kafalar derin uykularından uyanmıştır umarım!
Krizin başında Anadolu’da Suriye ile ilgili seri konferanslar verirken İran’a söz söyleyemiyorduk bile; bazı salonlarda yaptığımız ufak göndermeler yüzünden bile işitmediğimiz laf kalmamıştı. Rusya’nın müdahil olduğunu ifade ettiğimizde ise istihzâ ile karışık “Hadi canım sende!” nidalarına muhatap oluyorduk. Eski İrancı (ama İran uzmanı değil!) ve eski solcu (ama Rusya uzmanı kesinlikle değil!) tayfasına göre Esed, emperyalizme karşı oluşturulan direniş ekseninin ‘uç beyi’ idi; ona karşı gelenler de emperyalizmin maşası teröristlerdi! Şimdi matruşka gibi her gün yeni bir kimlikle arzıendam eden Esed’in gönüllü lobicileri de aşağı yukarı hâlâ aynı kafadalar!
Benim “uyanmışlardır” dediğim kesim ise daha ortada kalan ama bu efsundan etkilenen safderunlar ve top patlasa Amerika’dan bilen septik komplocular!
Çok değil, 12 sene önce Suriye ve Baas üzerine yüksek lisans yaparken hocam “Sana altın bir bilezik takacağım” demişti. Hocamın ne demek istediğini şimdilerde daha iyi anlıyorum. Suriye’yi bilen, tanıyan uzman o zaman hiç yoktu. Yazıp çizenler de hayatlarında Suriye’ye hiç adım atmamışlardı!
Medya ve siyasetin nevzuhur Suriye uzmanından geçilmediği bugünlerde bile Suriye üzerine kaç araştırma yayınlanıyor, kaç rapor hazırlanıyor? Dört bir yanımız çatışma bölgesi olduğu halde kaç düşünce kuruluşu savaş ve güvenlik araştırmaları yapıyor? Başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizde yüzlerce Suriyeli entelektüel olduğu halde kaçından istifade edip Suriye üzerine derinlemesine çalışmalar yapılıyor?
Baba Esed’in ölümünden önce kapağında Beşşar Esed ve şimdilerde Rus jetlerinin mesken edindiği havalimanına ismi verilen, talihsiz bir kazaya kurban giden ağabey Basil Esed (hava limanının eski adı Humeymim) fotoğrafları olan “Suriye’de İktidar Mücadelesi” (İletişim Yay.) başlıklı kitaptan başka neredeyse yayınlanmış düzgün bir eser yoktu Türkiye’de. Bu kitabı da ABD’nin eski Şam büyükelçisi yazmıştı.
Suriye hakkındaki cehaletimiz ve Irak’a olan ıraklığımız bugünlerde iyice gün yüzüne çıktı maalesef...
Aslında bölgede operasyon yapan uluslararası aktörler de bu yönümüzü iyi bildikleri için cehaletimizden istifade ederek oyunlarını kuruyorlar.
Burada niyetim kendimizi yerden yere vurmak değil; bu gidişata dur diyecek bir intibah yaşamak zorundayız. Yoksa ‘Şark’ın çalkalandığı ve yeni bir ‘İşrak’ (doğum) Sancısı yaşadığı bu yıllarda tarihin trenini kaçırabiliriz.
ABD’nin krizin başından beri sürdürdüğü ikircikli ve mütereddit politikası, İran’ın diplomasi silahını ustaca kullanarak masadaki her kozu Suriye, Irak ve Yemen operasyonları için avantaja dönüştürmeye çalışması, Rusya’nın zaten derin olan Suriye ile stratejik ilişkilerini, her geçen gün genişleyen vakumdan da istifade ile operasyonel bir boyuta taşıması aslında bölgenin yeniden dizaynı için söz sahibi olmak gayretinden başka bir şey değil.
Yüz sene önce bölgede gelişigüzel örülen duvarlar artık yıkılıyor ve (DAEŞ, PKK, PYD gibi) devlet dışı örgütler yeni duvar örücülerin karar verileceği zamanların arifesinde elverişli zemini hazırlamak için sahaya sürülüyorlar.
İslam Dünyası, özellikle Türkiye, Şark’ın son işrak ve intibahında söz sahibi olmak zorunda. Böyle bir ihtimali ortadan kaldırmak için Kahire, Ankara, İslamabad ekseninde son üç yıldır yoğun operasyonlarla karşı karşıyayız. Bu tuzağı bozmak ve dizginleri ele almak bugünün en büyük ve çetin imtihanı!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.