Biz içerde terör örgütü PKK’nın saldırılarına odaklanmışken bir anda gündem Suriye ve Rus operasyonlarına kaydı. Son birkaç gündür üst üste hava sahamızı ihlal eden Rus savaş uçaklarını konuşuyoruz. Bir de milliyeti tespit edilemeyen savaş uçaklarının ihlalleri var. Bence asıl üzerinde durulması gereken mesele bu.

Hangi ülkenindi acaba o savaş uçakları? Maksatları neydi, ne yapmak istiyorlardı? Sakın güneydeki o terör devletinin uçakları olmasın? Bu meseleyi öyle kolay kolay es geçemeyiz, geçiştiremeyiz. “Milliyetini tespit edememek” ne demek? Üzerinde ısrarla durulması gereken kritik bir konu. Tabii yazılımlar yerli olmayınca böyle oluyor. Ankara’da gazetecilik yaptığım yıllarda 3 yazımdan birisi savunma sanayii üzerine olurdu. Bu alandaki yenilikler, yerli yapımlar, envanter alımları, ülkemizi tehdit eden riskler yakın gündemimizdeydi.

Önceki gün zaman zaman görüştüğüm önemli bir savunma sanayii bürokratı uzunca bir mektup göndermiş.

Bazı risklerden Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın haberdar edilmesini rica ediyor. Savunma sanayii içerisindeki bir takım illegal ve legal görünümlü yapıların kirli tezgahlarıyla ilgili bilgiler veriyor.

Örneğin son günlerde Batı ülkelerinin gündeminde olan Volkswagen olayının ülkemizde nasıl üzerinin örtülüp geçiştirilmeye çalışıldığını, ilgili bakanın nasıl yanıltıldığına dair kapsamlı bilgiler paylaşıyor.

Söz konusu bürokrat mühimmat alımlarındaki ithalat ısrarını da şöyle aktarıyor:

“Daha önce yerli mühimmat üretimi konusunda sizinle görüştükten sonra yapılan yayın sonrası ülkemizde tabanca mermisi üretimi gerçekleştirilmiştir. Allah razı olsun. Bu hamle ile sadece uluslararası mermi ihale çetesini çökerttik. Ama asıl çete hâlâ varlığını koruyor. Yerli piyade tüfeği yapıldığı söyleniyor. Tüfek yapmak kolay. Hemen hemen her tüfeğin mekanizması birbirine benzer. Fakat mermi içine konacak yüksek basınçlı barut ve kapsül hala İtalya ve Fransa’dan ithal edilmektedir. Bize yaptırılmıyor. Mümkün bir savaşta yerli tüfeğimiz hiç bir işe yaramayacaktır.”

Adı bende mahfuz olan bürokrat bu ve buna benzer hassas, önemli stratejik konulardaki yaklaşımından ötürü ciddi mağduriyetler de yaşadığını şöyle anlatıyor: “Bu meselelerin üzerine gittiğim için mağduriyetler yaşıyorum. Ancak benden ziyade ülkemizin ve iktidarın altını oyan bu çete ve şahıslar hakkında acilen harekete geçilmelidir”

Evet durum böyle. Aktarmak bizden. Gerisi yöneticilerimizin takdirinde…

Her alanda kendi göbeğini kesen ülke konumuna yükselmek zorundayız.

Obama’dan da, Merkel’den de bize fayda yok.

Önceki gün ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner ‘’PYD ile PKK kesin olarak ayrıdır’’ açıklamasını yaptı. ABD ile Batı’nın PKK’nın Suriye kolu PYD’ye silah ve mühimmat desteği artarak devam ediyor.

Bize milyarlarca dolara sattıkları silah ve mühimmatı PYD’ye bedavaya veriyorlar. Hem de istenmediği kadar… 

Şaşırmamak gerekir. ABD bekleneni yapıyor. İşine gelmeyince siyaha, beyaz diyebiliyor.

Kaybedecek vaktimiz yok. Her geçen gün aleyhimize işliyor. Bir an evvel bu sarmaldan kurtulmalıyız.

Ama nasıl?

Bir sonraki yazımızda inşallah...