Gücün değil hukukun hakimiyetini sağlamak
Başbakan Erdoğan’ın Doğan Grubu gazetelerinin okunmamasını istemesi hemen her kesimden tepki almaya devam ediyor. Tepkileri haklı bulup siz de o tarafta yer alabilirsiniz ya da haksız bulup karşı çıkabilir, Başbakan’ın çağrısına destek verebilirsiniz.
Bazı yayın organlarını tasvip etmemenin bu sebeple de o gazeteleri almamak ve benzer televizyonları izlememek gibi her ferdin hakkı vardır. Kişisel tercihlerin demokrasiye ters düşmesi gibi bir iddia ile ortaya çıkılamaz. Bir başka ifade ile benim istediğim gazeteyi almak ve okumak hakkım olduğu gibi beğenmediklerimi de almamak ve okumamak hakkım vardır. Benim bu tür kişisel tercihim demokrasinin bana tanıdığı bir haktır aynı zamanda.
Böyle olmasına rağmen Başbakan’ın bazı gazetelerin okunmaması çağrısı niçin tepki çekiyor? Niçin demokrasiyi sindirememek olarak nitelendirilip, diktatörlük arzusu gibi takdim ediliyor?
Bazı gazetelerin okunmamasını isteyen ve bunu adeta bir kampanyaya dönüştüren kişinin konumu bu tepkiyi oluşturuyor. Yani Başbakanlık koltuğunda oturan kişinin çağrısı tepkinin esas sebebi, yoksa falan gazetelerin okunmamasını istemekle insanların düne kadar okuduğu gazeteden vazgeçeceği anlamına gelmiyor.
Medyanın insan hakları, onur ve şerefini yayınlarında fazlaca dikkate almadığını biliyoruz.. Özellikle çoğu zaman kanunları bile dikkate almadığını, kanunları yayınlarında hiçe saydığını görüyoruz ve bundan toplum olarak şikayetçiyiz. Bu kanun tanımazlığa hangi kesimden olursa olsun son verilmesinin ülkenin huzuru açısından şart olduğunu düşünenlerdenim. Medyanın okunmasını istememekle kanun çizgisine çekileceğine de inanmıyorum.
Bu bakımdan kanunlara herkes tarafından uyulmasının sağlanması ile hukuk devleti niteliğinin geçerli hale getirilmesi gerekiyor. Bu memlekette emniyet ve savcılar tarafından yürütülen hazırlık soruşturmalarının gizli olduğunu herkes biliyor olmasına rağmen bu kural her olayda ihlal edilir. Bir diğer ifade ile bu konuyu düzenleyen kanun maddeleri yok sayılır. Yok sayılır ama bir yaptırım da uygulanmaz.. Yine bu memlekette eleştirinin hakaret, insanların haysiyet ve şerefi ile oynamak anlamına gelmediği hususunda da toplumda ortak görüş vardır. Buna rağmen gazete ve televizyon yayınlarında güçlülerin haysiyet ve şerefleri pek dikkate alınmaz.. Buna karşılık ekonomik ya da bulunduğu makam sebebiyle güçlü bilinenlerin haksız uygulamaları karşısında sessiz kalınabilir.
Her meslekte olduğu gibi ülkemizde de medya alanında iyi niyetliler kadar kötü niyetliler de bulunabilir. Ancak niyet okuyarak hüküm vermek yanlış olur. Sahip olunan medya gücünü kişisel çıkarları için kullananlar çıkabileceği gibi, başkalarını yıpratmak ve devre dışı bırakmak için kullananlarda çıkabilir.. Çıkmıştır da..
Bunun ötesinde medyada uzun yıllardan beri yanlış bir uygulama artık alışkanlık haline gelmiştir. Bu uygulama ise sanki medya güç bende sedromuna yakalanmış, kendisini polis; savcı ve hakimlerin yerine koymaktadır. Sanıyorum medyada esas sıkıntı da bu noktada ortaya çıkıyor. Şikayetlerin kaynağını medyanın bu yanlış ve sakat anlayışı oluşturuyor.
Bu çarpıklığı Başbakan’ın başlattığı okumama kampanyası ile önlemek mümkün olabilir mi?
Bu soruya “evet” demenin doğru olmadığını düşünüyorum. Böyle bir kampanya başlatılacaksa bunun başını Başbakan’ın çekmesini de yanlış buluyordum. Böyle bir kampanya toplumda kendiliğinden başlayabilir ya da STK’lar böyle bir kampanyanın başlatıcısı olabilir. Ancak bununda doğru bir çözüm olacağını düşünmüyorum. Bu tür kampanyalar toplumda kamplaşmaları körükler, çatışmaları gündeme getirir. Bu bakımdan mevcut yasların tam olarak ve herkese aynı şekilde uygulanmasının sağlanması gerekiyor. Eğer, medya yasalar çerçevesinde hareket edecek olursa bugünkü şikayetlerin çok önemli bir bölümünün ortadan kalkacağına inanıyorum.
Kanunsuzluğu önlemenin yolu kanunların uygulanması, bir diğer ifade ile hukuk devletinden geçer.
Peki yapılması gereken nedir?
Bu ülkede acilen herkesin hakkını teminat altına alan, güç sahipleri kadar güçsüzleri de koruyan, adaletin tecelli etmesini sağlayacak anayasal ve yasal düzenlemenin yapılması ve bu düzenlemenin hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi halde isterse Başbakan başlatmış olsun kampanyalarla bir yere varılamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.