Viyana Zirvesinin Kodları
25 gündür ‘Putin diplomasisi’ dünya gündeminin ilk sırasında ve Viyana’da cuma günü gerçekleşen dörtlü zirve Rusya’nın Suriye’de aldığı saha inisiyatifinin masada devamı niteliğinde...
30 Eylül’den itibaren savaş uçakları 250’den fazla sorti yapan, bugüne kadar operasyonlara 87 milyon dolar harcayan, nüfusunun % 11,2’si (16.1 milyon) fakirlik sınırının altında bulunan ve 2015’in ilk çeyreğinde, petrol fiyatlarının düşmesi sebebiyle, ekonomisi % 2.2 küçülen Rusya, Suriye konusunda Batı’ya kafa tutarak tarihinin en büyük askeri varlığı ile Doğu Akdeniz’e demir atıyor.
Geçen sene başlayan yaptırımlar sebebiyle 40 milyar dolar kaybeden Rusya neden ordunun modernizasyonuna 50 milyar dolar harcıyor?
Putin’in aklından geçen ne?
Ukrayna’da ‘çıkış stratejisi’ arayan Rusya, Suriye müdahalesini tramplen gibi kullanmak isterken Bilâdü’ş-Şam’da bataklığa mı saplanacak?
Yoksa, aslında Rusya, Suriye’de ABD planını mı uyguluyor ve bunun karşılığında son dönemdeki yalnızlığından kurtulup ABD ile çok daha yakın bir müttefik mi olmak istiyor?
Tüm dünya yaklaşık bir aydır bu soruların cevaplarını arıyor.
Cenevre toplantılarının uygulanmayan kararları ortadayken, Suriye’ye müdahele edip elinin güçlü olacağı yeni bir müzakere masası kurmak isteyen Rusya, Esed’in Moskova ziyareti sonrası, önce Putin’in telefon diplomasisi, sonra da Viyana müzakereleriyle istediğini şimdlik elde etmişe benziyor.
Şimdi ‘Viyana’da ikinci perde’ hazırlığı başladı; bu perdede, Suriye muhalefeti ile birlikte İran ve Mısır’ın da masaya oturtulması, böylelikle Esed’in arkasındaki asıl güç olan İran’la Esed yanlısı bloğu güçlendirmek ve aslında ABD müttefiki olan ama esasında Suriye’de Rusya’nın yanında bulunarak, Temmuz 2013 darbesini destekleyen Suudi Arabistan ve ABD’ye karşı bir duruş geliştiren ve Türkiye’nin aynı masaya oturmaktan imtina ettiği Mısır darbe rejimine de hem meşruiyet kazandırmak hem de bölge dizaynında Arap dünyasının desteğini yanına çekmek peşinde.
Moskova’nın eli Kahire’ye kadar uzanmış durumda ve Sisi de hiç tereddütsüz o eli çoktan öpmüş başına koymuş demek ki. Mısır’ın bunun için Rusya’ye ne bedel ödediğini de çok geçmeden öğreniriz.
Türkiye eninde sonunda Esed’in gittiği her formülü zaten başından beri savunurken, “Esedli geçiş” formüllerinin Türkiye’de tartışılması beyhude. Kanın duracağı ve Suriyelilerin söz sahibi olacağı her formül, Esedli de olsa Esedsiz de olsa kabul edilebilir. Ancak, gelinen noktada, Suriye muhalefetinin de reddettiği gibi 300 binden fazla insanın katili bir siyasi figürle sağlıklı bir geçişin olması artık mümkün değil. Oysa, İran ve Rusya’nın hatta ABD’nin isteği Esed’in gidici olduğu bir formül değil hâlâ. Suriye muhalefetini etkisiz hale getirmeden, İsrail’in güvenliğini garanti altına almadan böyle bir formülü küresel aktörlerin benimsemesi şu an çok zor.
Obama’nın hibrid savaşı Putin’inkinden geri kalır değil. PYD ve DAEŞ’in etkin kullanıldığı ve istihbarat unsurlarının aktif müdahil olduğu kirli bir savaş yürütüyor ABD de. Rusya, ABD, Esed rejimi ve İsrail’in koordineli hava operasyonlarına küresel bir katılım da söz konusu.
Böyle bir ortamda Türkiye’nin PYD hassasiyeti ve güvenli bölge isteği Viyana katılımcıları tarafından ciddi bir şekilde ele alınmadığı gibi, Halep’e yönelik müttefik saldırı sonucu oluşan yeni mülteci dalgası ve yaklaşan kış şartlarında Suriyeli mültecilerin yaşayacağı felaket çok da umurlarında değil.
1 Kasım sonrası oluşacak hükümet ister istemez şaşırtıcı inisiyatifler almak zorunda kalabilir. Türkiye’de Ak Parti’nin tek başına iktidar olmasının istenmemesi ve sansasyonel terör olaylarıyla kamuoyuna korku verilmesi Türkiye’nin bölgede oyun kurucu aktör olmasını engellemek için olmasın?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.