Ak Parti İçin Asıl Ustalık Dönemi
Bölgemizin büyük jeopolitik kırılmalar yaşadığı ve dünyanın adeta çalkalandığı bir ortamda Türkiye daha fazla siyasi istikrarsızlığa tahammül edemezdi. Nitekim, toplumun her katmanında hissedilmeye başlanan ve ‘alarm’ veren gidişata seçmen ‘yüksek sesle’ “Dur!” dedi. Beş aylık süreçte, her şeye rağmen Türkiye’yi hükümetsiz bırakmayan ve bir yönetim zaafına mahal vermeyen Ak Parti’ye ‘güven oyu’ mahiyetindeki yüksek bir krediyi açarak hem de… Ak Parti’ye 7 Haziran’da, “Toparlan ve kendine gel!” diyen millî irade, 1 Kasım’da, “Sana güveniyorum, istikrarı temin et ve kalkınma hamlelerine devam et!” mesajı verdi.
Şimdi yeni hükümeti içerde olduğu kadar dışarda da zorlu imtihanlar bekliyor…
Ak Parti, 1 Kasım’ın verdiği moral ve meşruiyetle, ‘yenilenme’ adımlarını hızlandırarak ve bünyedeki hastalıklı yapılardan kurtularak ancak bu çetin meydan okumalarla başedebilir.
İşleyen demokrasisi ve meşruiyetini halktan aldığı için çok güçlü hükümet yapısı ve Cumhurbaşkanlığı ile zaten bölgenin yükselen yıldızı olan Türkiye, gelecek dört yılda hem iç politikada hem de dış politikada ‘proaktif bir çizgi’ çizer ve eş zamanlı olarak ekonomik, askeri ve teknolojik kapasitesini de artırırsa 2023’e daha emin adımlarla ilerleyebilir.
Antalya’da 16-17 Kasım’da gerçekleştirilecek G-20 Zirvesi yeni hükümetin eli güçlü bir şekilde dış politika vizyonunu ortaya koyacağı ilk küresel platform olacak.
Hiç şüphesiz küresel ekonomi ile birlikte, BM’nin yapısında reform ve adalet üretmeyen uluslararası sistem, mülteci meselesi, Suriye krizi, AB’ye tam üyelik süreci, İsrail’in Filistin’de uyguladığı ayrımcı ve hukuksuz politikaları başta olmak üzere ‘değer ve insan odaklı’ dış politika maddeleri zirvenin katılımcılarıyla görüşülecektir.
Kurulacak hükümetin önündeki en sıcak dış politika gündemi gayet tabii Suriye krizi olacak. Seçimden önce de zaman zaman yazdığım gibi Türkiye, yakın gelecekte, Suriye konusunda akan kanı durduracak ve Suriye halkının iradesi yönünde ‘ezber bozucu’ inisiyatifler alabilir. Güçlü bir hükümetle, gerek bölgesel gerekse küresel diplomatik kanalları daha etkin kullanacağı gibi, seçimden sonra ittifakla Ak Parti’yi tebrik eden Suriye muhalefeti üzerindeki nüfuzunu daha da artırabilecek mekanizmalar oluşturabilir. Mülteci meselesi ve Suriye’nin kuzeyinden algılanan tehdidin bertaraf edilmesi ancak bu şekilde mümkün olacak. Rusya’nın Eylül sonundan beri Esed lehine ‘denklem değiştirici’ askeri operasyonları ve sonrasında başlattığı diplomatik inisiyatif Türkiye’nin Suriye’deki en öncelikli riski elbette. Türkiye’yi ABD, Rusya ve İran’ın isteği doğrultusunda bir Suriye formülüne mahkûm etmek için DAEŞ ve PKK terörünü gerektiğinde kullanan küresel ve bazı bölgesel aktörler yeni dönemde kurulacak hükümeti zora sokacak terör faaliyetlerine destek olabilirler. Bu anlamda terörle ‘çok yönlü’ mücadelenin devam etmesi, DAEŞ ve PKK terör örgütlerinin beslendiği zeminlere yönelik sivil çalışmaların da zaman kaybetmeden yoğun bir şekilde başlatılması şart.
Her iki kişiden birinin desteğini almış güçlü ve istikrarlı bir tek parti hükümetinin mevcut ulusal ve uluslararası konjonktürde Türkiye’ye arzu ettiği sıçramayı yaşatması mümkün ama oldukça da zor.
Erdoğan ve Davutoğlu birlikteliğiyle ‘liderlik kuvveti’ en üst seviyeye çıkan Ak Parti için ‘asıl ustalık dönemi’ şimdi başlıyor…
Geçmiş dönemin hataları ve faziletleri milletin önünde zaten.
Şimdi aslolan, bu hataları tekrarlamamak.
Bu dönemde hata yapma lüksü artık hiç kalmadı çünkü…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.