Rehâvete Kapılmadan…
Seçimin selâmetle gerçekleştirilmesi ve Ak Parti’nin mutlak bir zafer elde etmesi Türkiye’yi rahatlattığı gibi bölgesel anlamda da ‘sivil siyaset’ alanının genişlemesine sebep olduğu için, kültürel ve coğrafi yakınlığa sahip tüm ülkelerde olumlu siyasi sonuçlar doğuracaktır. Türkiye’nin bu fevkalade ‘başarı hikâyesi’ ilham kaynağı olmaya devam edecek ve 3 Temmuz Mısır darbesiyle asker-sivil dengeleri siviller aleyhine bozulan Arap ülkelerinde bilhassa, ‘meşruiyet fikri’ derinleşerek gelişecektir.
Önümüzdeki dört yıllık süreçte Türkiye’nin ‘her sahada’ yeni bir reform ve kalkınma dalgasını hayata geçirmesi bu anlamda hayati öneme sahip.
Seçim öncesi uluslararası düşünce kuruluşlarında Türkiye için yazılan senaryoların ‘en kötüsü’ ve ‘kötüsü’ gerçekleşmedi. Türkiye’nin Suriyeleşmesi, daha olmadı Mısırlaşması seçeneklerini milli irade seçimde büyük oranda boşa çıkardı. Kurulacak hükümetin icraat yapmasına mani olacak faktörlerin etkisiz hale getirilmesi ise 2015-2019 sürecindeki ‘iyi senaryolar’ın gündeme gelmesini sağlayacak. Aksi takdirde, tek başına iktidarı bile felç etmek için bölgesel ve uluslararası aktörlerin elinde oldukça elverişli araçların bulunduğu malum.
Bu anlamda dün başlatılan ve önümüzdeki günlerde şiddet ve kapsamı artırılarak devam edecek olan terör örgütlerine karşı operasyonlardan asla taviz verilmemeli.
1 Kasım’da seçmen Ak Parti’nin sadece son 13 yıllık icraatlarına değil, son beş aydır ülkeye hükümet etme tarzına da ‘güven oyu’ verdi. Dolayısıyla seçimden önce vaat edilen, sürdürülen ve takipçisi olunacağı söylenen gerek paralel yapı gerekse diğer terör örgütlerine karşı bakış açısı ve mücadeledeki en ufak bir zaaf ülkeyi yeniden kaos ve felaket tüccarlarının tuzaklarına mahkûm edeceği gibi seçmenin güvenini de zedeler.
Bu mücadele sürerken, ülkenin en önemli ‘güç unsuru’ olan, kardeş ve akraba toplulukların da en büyük zenginliği olan ‘beşerî sermaye’nin keyfiyet ve kemmiyet cihetinden kuvvetlendirilmesi ve verimli bir beşeri sermaye etkileşimi tesis etmek adına gerek resmi kurumların gerekse sivil ve gönüllü teşekküllerin âdeta seferberlik hâlinde çalışması, yeni nesillerin yetişmesi ve 2023’e doğru güçlü kadrolarla yürünmesi için insan odaklı faaliyetlere hız verilmeli.
Stratejik bir planlamayla gerçekleştirilmesi gereken bu faaliyetlerde Türkiye’nin önünde her zaman büyük bir engel olan ve bölge jeopolitiği açısından, bölgesel birlik ve barışın temini için hayati önemi bulunan Kürt nüfusa yönelik projelere öncelik verilmeli ve bugüne kadar terör örgütü ve hârici unsurlar tarafından özgürlükleri kısıtlanan bölge halkı doğrudan muhatap kabul edilerek sadece milli birlik değil, bölgesel birlik ve ittifak hedefli ve eksenli bir çözüm siyaseti izlenmeli.
Hangi sahada olursa olsun rehavet gafleti doğurur. Gaflet ise kalkınmanın, ilerlemenin, farkına varmanın ve isabetli adımlar atmanın en büyük engeli.
Sıklıkla temas ettiğim gibi, sadece ulusal şartlar değil uluslararası şartlar da bizi daima teyakkuzda olmaya sevketmeli. Özellikle sınırlarımızdaki mevcut krizleri değerlendirirken sıhhatli bir sonuca ulaşmak için sıkça hafıza tazelenmesine ihtiyacımız var. Sözgelimi Suriye krizinin doğru okunması, dışardan gelecek birçok tehididi bertaraf etmemize vesile olacağı gibi, kimlik inşâ sürecimizi de istikamete sevk edecektir.
Hâsılı, “Yeniden Bismillah” sadece siyasette değil, her sahada söylenmeli...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.