Suriye’de Ateşkes ve B Planı
SURİYE’DE 5 yıl sonra ABD ve Rusya ateşkesi gündeme getirdi. Buna göre yarın Suriye’de ateşkesin uygulamaya girmesi bekleniyor. Uygulanabilir mi uygulanamaz mı yakında göreceğiz. Ancak, ateşkesin hayata geçip geçmemesinin ABD ve Rusya’ya bağlı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Eğer ateşkesten maksat Suriye’de çatışmaları önlemek, barışın sağlanması ve yerle bir olmuş yerleşim merkezlerinin yeniden ayağa kaldırılması ve bu hususta samimi bir niyet var ise ateşkesin hayata geçmemesi için sebep yoktur. Çünkü Suriye’yi karıştıranlar ve 5 yıl boyunca sürmesine katkı veren ülkelerin başında ABD, AB ülkeleri ve Rusya geliyor. Böyle olunca da çatışmaların da ateşkesin uygulanıp uygulanamamasının sorumlusu da ABD ve Rusya’dır. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin söylediği gibi Suriye konusunda başından beri bir B Planı var ise bu ateşkes kalıcı ve sürekli olmaz. Çünkü Kerry yaptığı açıklamada ateşkesin uygulanamaması halinde devreye B Planı’nın sokulacağı, bu planın ise Suriye’nin parçalanmasını öngördüğü medyaya yansıdı. Aslında Suriye’deki gelişmeleri A ve B Planı diye ayırmanın fazla bir anlamı yok. Suriye’deki çatışmaların başından beri bu ülkenin parçalanmasının söz konusu olduğu bilenmeyen bir husus değildi. Plan açıkça ortada idi de bazıları bu planı görmemekte ısrar ettiler.
Kerry’nın B Planı açıklamasının ardından Moskova ve Şam’dan gelen açıklamalarda sergilenen üslup B Planı konusunda ABD ve Rusya arasında önceden bir mutabakat olduğunu gösteriyor. Çünkü özellikle Moskova B Planı’na doğrudan karşı çıkmıyor sadece, “B Planı’nın zamanı değil. Şu anda A Planı’nın başarıya ulaşması için çalışmalı” demekle yetiniyor. Belli ki Rusya Suriye’nin parçalanmasının ardından göz koyduğu bölümün sınırlarını henüz istediği boyuta ulaştıramamış. Bunun için zamana ihtiyacı var. ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda vardıkları anlaşmanın detaylarını şu an için tam olarak bilmek mümkün değil ama bölgemizde yaşanmakta olan çatışmaların bölgemiz ülkelerinin haritalarının yeniden çizilmesini öngördüğünü söylemek için özel bilgilere, ABD ve Rusya arasındaki anlaşmanın detaylarını bilmeye gerek yok.
Bu noktada ABD, AB ülkeleri ya da Rusya’nın İslam dünyasına yönelik ortak hedeflerinin bilinmeyen bir yönü kalmadığını, önemli olan İslam dünyasının bu ortak niyete karşı belirleyeceği tavrın ne olması gerektiğidir. Çünkü sömürgeciler daha geçen yüzyılın başlarından itibaren İslam dünyasına yönelik ortak tavır sergilemişler, bölgemizle ilgili yeni haritalar çizmişler, Osmanlı’yı parçalayarak yerine kolay lokma olacak şekilde devletçikler oluşturmuşlardır. Ancak, görünen o ki, İslam dünyasının bu parçalanmış hali de onları rahatsız etmekte, tam teslim almanın peşindedirler. Bu bakımdan İslam ülkelerinde ve özellikle de bölgemizde yaşanan çatışmaları doğru okumak gerekiyor. Çünkü ülkemiz de sömürgeci güçlerin planının dışında değildir. Türkiye hâlâ sömürgeci güçler için İslam dünyasında önemli bir güçtür. Yeter ki bu ülkeyi yönetenler bunun idrakinde olsunlar, hastalık halini almış Batı hayranlığından kurtulabilsinler. Kendimize dönebildiğimiz takdirde İslam dünyasının önemli bir bölümü için rol model olabiliriz ve bu da İslam Birliği’nin sağlanması hususunda önemli bir itici güç demektir.
Çok bilinen bir söz vardır: “Karanlığa küfretmek yerine bir mum yakmak daha iyidir.” Elbette düşmanları iyi tanımak, onların attıkları her adımın hedefini doğru tespit etmek gerekir. Bunlar tedbirdir. Ancak, sadece atılan adımların hedefini bilmek yeterli değildir. Karşı hamleyi gerçekleştirebilecek güce sahip olmak gerekir. Bunun yolu ise güce tapan maddeci medeniyetin karşısına yeni bir güç olarak çıkmaktan geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.