PYD ve Esad, ABD’nin korumasında!..
Suriye’de ateşkes ilan edilmesine rağmen çatışmalar yer yer sürüyor. Aslında ateşkes kararının alındığı andan itibaren bu kararın uygulanması hususunda tereddütler söz konusuydu. Hatta ateşkesin terör örgütü PYD ve Esad’ın biraz nefes alması ve güç toplamasını sağlamaya yönelik olabileceği ileri sürülmüştü. Bu iddialar ateşkesin daha ilk gününde doğrulandı. Çünkü ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri PYD’nin kontrolündeki bölgede iki kantonu birbirine bağlayan Tel Abyad’a saldırı düzenleyen/düzenleyebileceği öngörülen IŞİD’e yönelik hava saldırısı düzenledi. Sonuçta IŞİD elinde bulunan bazı yerleri terk etmek zorunda bırakıldı. Bir bakıma PYD elindeki yerlerde durumunu pekiştirirken, genişletmeyi de ihmal etmiyor. Yani, ABD ve koalisyon güçleri için PYD her türlü korumaya alınmış, hâkim olduğu bölgelerden çekilmesini gerektirecek bir gelişme karşısında ABD’nin devreye gireceği görülmüş oldu. Bu gelişmeyi daha ateşkes ilan edilmeden birkaç gün önce ABD kaynaklı Suriye’nin üçe bölünme planının gündeme gelmesi ve üçe bölünen Suriye’de Irak’ın kuzeyine benzer bir Kürt bölgesinin oluşturulacağı da dile getirilmişti. Bu bakımdan Suriye’de ateşkes ilan edilmesi ya da bunun bozulması durumunda PKK’nın Suriye kolu PYD’nin ABD ve koalisyon güçleri ile Rusya tarafından şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonrada destekleneceği görülmüş oldu. Bu bakımdan Suriye’de silahların susması durumunda dahi Türkiye’nin üzerindeki yükün azalmayacağını, tüm karşı çıkmalara rağmen Suriye’nin geleceğinde hemen sınırımızın öte tarafında bir Kürt bölgesi ya da Kürt devletinin oluşturulması hususunda ABD ve koalisyon güçleri ile Rusya arasında bir mutabakata varıldığı, Türkiye’ye ise ülkelerini terk etmek zorunda kalan sığınmacıların Avrupa’ya gitmelerinin engellenmesi ve ülkemizde kalmalarının sağlanması düşüyor.
Böyle olunca durup özellikle sorumluluk mevkiinde bulunanların Suriye’de olayların başlangıcından bu yana izledikleri politikayı gözden geçirmeleri, geleceği hiç düşünmeden ve muhtemel alternatifleri dikkate almadan ABD’nin yanında yer almış olmanın ülkemize faturasını yeniden düşünmeleri gerekiyor. Çünkü Suriye’de ABD ve koalisyon ortakları ile Rusya daha işin başında belirledikleri Suriye konusunda hedeflerine ilerlemektedirler ama Türkiye için durum giderek daha da kötüleşmektedir. Kısacası iktidar bu defa da Suriye konusunda yanılmış/yanıltılmıştır. Ne yazık ki, iktidarın yanılma ve aldatılmasının faturasını ülkemiz ve insanımız ödemektedir. Çünkü 2,5 milyon mültecinin varlığı ciddi sorunları beraberinde getirmektedir.
AB ülkeleri olayda hiçbir dahli olmadığı halde sığınmacıların yükünü ülkemize yıkmakta, bir miktar para ödeyerek bu işin en azında manevi ve insanî sorumluluğundan kurtulmanın peşindedirler. Ülkemiz ve insanımız için böyle bir durum da söz konusu değildir. Çünkü inancımız gereği kapımızı çalmış, bize sığınmış insanları sokakta bırakamayız. Suriye’de çatışmaların fitilini ateşleyen ABD ise kesinlikle Türkiye’ye karşı hiçbir sorumluluk hissetmemekte, sadece önceden hazırlayıp uygulamaya koydukları planın hayata geçmesinin peşindedirler. Bu ise Türkiye’nin aldatıldığı, kandırıldığı anlamına geliyor. Bir başka ifade ile dost ve müttefik olarak bilinenlerin gerçekte birer düşman olduğunu gösteriyor. Bu bakımdan hiç olmazsa bundan sonrası için dost ve müttefik anlayışımızın içinin yeniden doldurulması, bundan sonra olsun bu dostluk anlayışımızın yeni yanılmalara sebep olmamasının sağlanması gerekiyor.
Peki, böyle bir gelişme olabilir mi? Hiç sanmıyorum. İktidar uygulamalarını yanılma ve aldatılma üzerine bina etmiş. Bu durum hem dış politikada hem de içerideki bir takım uygulamalarında geçerli olmuştur. Bir başka ifadeyle başarısız olunan uygulamalar hep aldatılma ya da yanılma bahanesi ile izah edilir olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.