Geri kabul anlaşması kimden yana?
AB ile imzalanan geri kabul anlaşması uygulanmaya başladı ama ilk uygulama ile birlikte çeşitli sorularda akla gelmeye başladı. Söz gelimi ilk değişimde Türkiye’ye 202 mülteci gelmiş bizden de buna karşılık 43 mülteci Almanya ve Finlandiya’ya gönderilmiş. Eğer geri kabul anlaşması uygulanması böyle devam edecekse anlaşmanın ardından yapılan açıklamalara ters bir durum söz konusu demektir. Geri kabul anlaşması gündeme geldiğinde akla gelen bazı sorular vardı. Söz gelimi AB ülkeleri Türkiye’den alacakları mültecileri kendileri mi seçecekti. Yunan adalarına ulaşan mültecilerin iadesini Türkiye kabul edecek buna karşılık AB ülkeleri de Türkiye’deki mültecilerden alacaktı. Hatta yetkililer ısrarlı bir şekilde Yunanistan’dan bize kaç mülteci gönderilirse o kadar mülteci de Türkiye’den AB ülkelerine gönderilecekti. Açıklamalar bu yöndeydi. Hatta ısrarlı bir şekilde AB ülkelerine gönderilecek mültecileri Türkiye belirleyecek, AB ülkeleri kendilerine göre bir seçim yapmayacaktı. Anlaşmanın ilk uygulamasının ardından AB ülkelerine gönderilecek mültecilerin ‘AB kriterlerine göre seçilecekleri’ haberleri medyaya yansıdı. Yani, ne kadar aksi söylense de AB ülkelerine gidecek mülteciler bir seçime tabi tutulacak; yani Türkiye’nin göndermek istediklerinde AB kriterleri söz konusu olacak. Bu kriterleri belirleyenlerin de AB ülkeleri olduğu düşünüldüğünde anlaşmanın arkasından yapılan açıklamaların aksine AB ülkeleri kabul edecekleri mültecileri belli bir kıstasa göre belirleyecekler. İlk uygulamada gösterdi ki bu anlaşmadan da Türkiye zararlı çıkacak. Bu arada ülkemize gönderilen mültecileri Türkiye geldikleri ülkelere gönderecekmiş. Bu noktada ister istemez insanın aklına, ‘Yunanistan Avrupa fonlarını kullanarak Türkiye’ye gönderdiği mültecileri niçin doğrudan kendi ülkelerine göndermez?’sorusu geliyor.
İlk uygulamadan dikkati çeken bir başka husus ise Yunanistan’ın gönderdiği 202 mülteci arasında sadece 2 Suriyeli var. Diğerleri Pakistan, Afganistan, İran, Kongo, Sri Lanka, Hindistan, Bangladeş, Somali ve Fildişi’nden. Yani, geri kabul anlaşması ile AB ülkeleri sadece Suriyelilere değil, tüm mültecilere kapılarını kapatırken Türkiye’nin kapılarını açmış görünüyor. Böylece Türkiye zaman içinde dünyanın dört bir köşesinden Avrupa’ya ulaşan insanların sığınma kampı haline gelecek. Yani olay Suriyeli mültecilere daha iyi bir hayat temin etmekten çıkıp, sadece AB ülkelerinin sınırlarına duvar örmesi haline gelmiş oluyor.
Söz gelimi Yunanistan’ın ülkemize iade ettiği özellikle Afrikalı mültecilerin tümü önce Türkiye’ye gelip buradan kaçak yollarla Yunanistan’a ulaşanlardan mı ibaret yoksa doğrudan Yunan adlarına ulaşan Asya ve Afrikalı mülteciler varılan anlaşma gereği Türkiye’ye mi gönderiliyor? Böyle bir uygulama kesinlikle doğru değildir. Türkiye kendisine gelenlere elinden geldiğince sahip çıkmaktadır. Ama çeşitli yollarla Yunanistan, İtalya ve Fransa gibi ülkelere ulaşmış olanların da Türkiye’ye gönderilmesi en hafif ifadesiyle açıkgözlük, bunun da ötesinde insafsızlıktır.
Suriye’deki çatışmalar sebebiyle kapısına gelen insanlara sahip çıkmak Türkiye açısından insani bir görev olarak kabul edilirken, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya ulaşmaya çalışan tüm mültecilerin Türkiye’ye gönderilmesi belli bir yardım karşılığında da olsa kabul edilebilir bir davranış değildir. Kaldı ki, söz verilen yardımın harcanmasının belli şartlara bağlanmış olması bir yana Türkiye’nin mültecilere şimdiye kadar yaptığı harcamanın çok altında bir miktar söz konusudur. Böyle olunca bu anlaşmanın niçin imzalandığı sorusu cevapsız kalmaktadır. Eğer, bu anlaşma ile Haziran’da vatandaşlarımıza vizelerin kalkacağı söyleniyorsa onun da nasıl sonuç vereceği net değildir. Birçok şart sıralanmıştır. Söz konusu şartlar yerine getirilse bile AB’nin vizeleri kaldırıp kaldırmayacağı da belli değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.