Soğuk Savış döneminin dış politikasını terk etmek
SOĞUK Savaş yıllarında Türkiye bir takım korkaların tesiri altında kendisini ABD’nin koruyucu kanatları(!) altına attı. Bu arada AB’nin ortaya çıkması ile birlikte Türkiye’yi yönetenler, “ABD ve Avrupa’nın verdiğini aldılar, dediğini yaptılar.”(1) ABD ve AB’ye teslimiyet anlamına gelebilecek bir dış politika izlendi. İzlenen bu dış politika ise Türkiye’yi sürekli olarak birtakım problemlerle karşı karşıya getirdi. Kıbrıs ve Ege sorunları kangren haline geldi. Çünkü Yunanistan ABD dâhil Haçlı ittifakının sürekli olarak desteğini aldı. Kısacası Osmanlı’nın başarı ile uyguladığı bir denge politikamız bile olmadı. Yıllardan beri boğuştuğumuz terör belasının arkasında ABD ve AB’nin olduğunu bu ülkede bilmeyen kalmadığı halde hâlâ AB’ye girebilmek için çırpınıyor, ABD’yi stratejik müttefik ilan ediyoruz. Nedense Irak’ın işgalinden bu yana Türkiye’nin Irak ile değil ABD ile sınır komşusu olduğunu görmek istemiyoruz. Çünkü 30 yılı aşkın bir süreden beri başımıza bela edilen terör belasına yönelik bugün verdiğimiz mücadelenin ABD ve AB’ye yönelik olduğunun toplum farkına varabilse sanıyorum bu ülkeyi yönetenlerin topluma söyleyebilecekleri fazla bir şey yoktur.
Aslında ABD ve AB samimi olarak bölgesel sorunların adalet ölçülerine göre çözülmesini istemiş olsalar ortada Yunanistan ile ne Ege, ne de Kıbrıs sorunu kalırdı. Özellikle Afganistan, Irak ve Suriye’de terör örgütleri varlıklarını sürdüremezlerdi. Sorunların devamlılık arz etmesinden yarar umanlar teröristlere desteklerini sürdürüyor, bize de şeytan taşlamak düşüyor. Gelişmeler dikkatli bir şekilde incelendiğinde ABD liderliğindeki Batı’nın bölgesel çapta da olsa Rusya’nın istek ve görüşlerini dikkate almaya başladığı açıkça görülür. Suriye’de çatışmaların başlamasından kısa bir süre sonra ABD ve koalisyon ortaklarının yanı başında Rusya’nın devreye girmesini, bu arada Kırım’ı ilhak etmesini Batı’ya rağmen bir gelişme olarak değerlendirmek gerçekçi olur mu?
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bugünü geçen zaman içinde NATO’nun ne yaptığını, özellikle Türkiye’nin çıkarlarının korunması hususunda hangi uygulamaya imza attığını bilen var mı? Bir ara Suriye sınırımıza getirilen ABD füze savunma sistemi NATO kılıfı içinde sunuldu. Hepsi bu... O da Suriye’de çatışmalar kızışınca sökülüp götürüldü. Peki, Soğuk Savaş sonrası genişleyen NATO ne işe yarıyor? sorusuna bugün, “ABD liderliğinde yönetilen ‘Küreselleşme’ ve ‘Tek Kutuplu Dünya’ projelerinin işlerliğine yardımcı olacak siyasi ve ekonomik bir mekanizma olarak kullanılmaktadır.”(2) Bir diğer ifadeyle, “NATO bugün, ABD’nin ulusal çıkarlarının öne çıktığı bir kuruluş haline gelmiştir.”(3) cevabı verilirse yanlış olur mu?
Türkiye 60 yıl boyunca iş başına gelen iktidarlar tarafından Küresel Ekonomik Sistem’e entegre edilmiş, üretim yetersizliği ve finansal kaynak sıkıntısı nedeniyle Kürsel Sistem’deki konumunu sürekli borç alarak koruyabilmiştir. Kısacası bugün yaşadığımız sıkıntılar dış politikada tek yanlı mahkûmiyet yani alternatifsizlik, bizi ekonomik, siyasi ve askeri bakımlardan ABD ve ortaklarına mahkûm hale getirmiştir. Onlar içinde tek ölçü çıkarları olunca Türkiye dostluk görüntüsü adı altında sömürülen ülke haline gelmiştir. Bir yandan iç ve dış sorunlarla boğuşmak zorunda bırakılmışız, öbür yandan istikrarsızlığın tabii bir sonucu olarak iç ve dış finans kaynaklarına duyulan ihtiyaç yüksek faiz uygulamasına neden olmuş, böylece yıllık gayrisafi milli hasılanın önemli bir bölümü otomatik olarak yabancı ve yerli sermaye sahiplerinin kasasına akmıştır/akmaktadır. Küresel sermayenin sınır tanımayan finans kapital şirketleri bu sömürü düzeninden memnundurlar. Ama insanımız layık olduğu hayat düzenine, ülke olarak lider ülke olma imkânına kavuşamamıştır.
Sözün özü görünün o ki, kendimizi ABD ve AB’ye mecbur gören anlayış artık iflas etmiştir. Yeni arayışlar mecburiyeti vardır. Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi Rusya’nın ürküttüğünün Batı’nın sömürü çarkına katılması, Batı’nın ürküttüğünün Rusya’nın kanatları altına kendini atması dönemi son bulmak zorundadır. Elbette bu dönüşüm kolaylıkla olmayacaktır ama ona yönelmek mecburiyeti vardır. Bu da siyasilere düşüyor. Kısır çekişmelerle vakit geçirmek yerine fikri olanın ortaya koyması gerekiyor.
1-2-3)Amerikan İmparatorluğu Gölgesinde Türkiye-Dr. Nejat TARAKÇI
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.