Darbe olmadı, terörü devreye sokalım!.
ARTIK darbe girişiminin tesirinden kurtularak normal hayatımıza dönme vakti geliyor. Ancak istesek de istemesek de gerek darbecilerin gerek terör örgütlerinin arkasındaki güç merkezlerini yakın takipte tutmak zorundayız. Çünkü bu odaklar her an hedeflerine ulaşmak için el altında tutukları maşalarını devreye sokabilir. Çünkü artık bölgemizde cirit atan terör örgütlerinin arkasında ABD’nin bulunduğunu bilmeyen kalmadı. Darbe girişiminin ardından elde edilen bilgiler darbecilerin arkasında da ABD’nin doğrudan ya da dolaylı olarak bulunduğunu gösteriyor. Böyle olunca darbeciler ile PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütleri arasında da en azından geçici bir anlaşmanın olabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Elbette, ABD’nin destek verdiği darbeciler ve terör örgütlerine AB ülkelerinin de kayıtsız kalmadığı biliniyor. Kısacası, ülkemiz ve diğer Müslüman ülkeler söz konusu olduğunda sürekli olarak Haçlı ittifakının ortak hareket ettiği düşünüldüğünde birbiri ile alakası olmadığı sanılan örgütler ve kurumlar arasında her an bir dayanışmanın ortaya çıkmasının sürpriz olmaması gerekir. Eğer arkadaki güç aynı ise farklı isimler altında farklı ülkelerde faaliyet gösteriyor olsalar da ortak bir hedefe yönelik faaliyet gösterdiklerini söylemek yanlış olmaz. Söz gelimi darbe girişimi öncesi ve sonrasında sessizliğe bürünen/büründürülen terör örgütlerine aynı merkez, darbe olmadı, terörü devreye sokalım demiş olamaz mı
Darbe girişiminin ardından bazı haberler ve köşe yazılarında birkaç gün öncesinden itibaren bir haftayı aşkın bir süre boyunca PKK,PYD ve IŞİD terör örgütlerinin sessizliğe büründüğü, ancak darbe girişiminin başarısızlığa uğradığının netleşmesinin ardından darbecilerin devlet kademelerinden temizlenmesi için düğmeye basıldığı andan itibaren PKK, PYD ve IŞİD’in harekete geçerek eylemlere başlamalarının doğru değerlendirilmesi ve darbeciler ile terör örgütleri arasında ortaya çıkan bu irtibatı görmek gerekiyor. Ama sadece ortada görünenlere ve hareketlerine takılıp kalır, kuklaları oynatanları göremezsek değerlendirmelerimiz de yanlışa düşebiliriz. Çünkü kuklaların iradeleri yoktur, onlara çeşitli hareketleri yaptıran ve söyletenler kuklacılardır. Bu bakımdan kuklacıların temizlenmesinde ilk şart kuklacıların kuklalar ile aralarındaki ipleri kesmektir. Yani, bölgemizden sömürgeci ABD ile koalisyon ortaklarını söküp atmadığımız, bir başka ifadeyle terör örgütlerinin ile darbecilerin arkasındaki elleri kıramadığımız sürece kuklacılar istedikleri gibi kuklalarını kullanmaya devam edeceklerdir.
Bu bakımdan darbe girişimi öncesi ve sonrasında belli bir süre terör örgütlerinin uykuya çekilmiş olmasına bakarak belli merkezden verilen talimatlara göre hareket edildiğini söylemek yanlış olmaz. Aslında, gerek darbeciler gerek terör örgütlerinin arkasındaki güçler herkes tarafından görülüyor ve biliniyor olmasına rağmen aradaki irtibatın kopartılamıyor olması üzerinde durmak gerekiyor. Bunun ilk şartı ise dost ve düşmanı işin başında doğru belirlemektir. Eğer düşmanlar dost bellenir ve onlara güvenilerek yola çıkılırsa, her an bir ihanete uğramak, başımızın belaya girmesi kaçınılmaz olur. Son darbe girişimini de bu açıdan değerlendirmekte yarar var. Yıllarca düşman olanların dost bellenmesi, hatta ‘Ne istediniz de vermedik’ biçimde nitelendirilen bir ilişkinin sürdürülmüş olması bugün gelinen notayı izaha yeter. Yine özellikle terör örgütü PKK ile bir takım aracılar vasıtasıyla irtibata geçilerek barış süreci gibi masum bir nitelendirme ile örgütün nefes almasına imkan verilmiş olması da yanılgının sonucudur. Ancak, gerek darbeciler gerek terör örgütlerinin arkasındaki dost bilinen ülke ve kurumların dost olmadığı, düşman oldukları kesinleşmiş olduğuna göre bunlarla omuz omuza yürümeye devam ettiğimiz sürece benzer sıkıntıları yamaya mecbur kalacağız demektir. Çünkü dost sandıklarımız dost değiller. Bu hususta kesin karar vermek ilk adım olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.