Ülke insanını 'anketlemek'
Türkiye yine bir “anketleme” faaliyetiyle karşı karşıya.
Konu, yine “türban”.
Tarhan Erdem’in Milliyet için yaptığı ankete göre, başını örtenlerin oranı artıyormuş.
Son 4 yılda başını örtenlerin oranı yüzde 64.2’den yüzde 69.4’e çıkmış.
Oysa daha 2 ay önce, Radikal’de yayınlanan bir araştırmanın sonucu, “Örtülü kadın azaldı, Malezya olmuyoruz!” manşetiyle duyurulmuştu okuyuculara.
Belli ki, kimi zaman “Bakın, tüm kaşımalara rağmen başını örtenler azalıyor, demek ki halkın gündeminde başörtüsü sorunu diye bir şey yok” demek, kimileri nezdinde elverişli bir argüman haline gelebiliyor, kimi zaman da “Bakın; başını örtenler artıyor. Neler oluyor? Nereye gidiyoruz? Yoksa Malezya mı oluyoruz?” türünden yaklaşımlarla ortamı hareketlendirmek, elverişli bir strateji olarak düşünülüyor.
Hülasa, duruma göre, konjonktüre göre ya da birtakım hesaplara göre, anketler değişebiliyor.
Ben anket yapılmasıyla ya da anketler arasında birtakım ciddi çelişkiler bulunmasıyla fazla ilgili değilim açıkçası.
Benim dikkat çekmek istediğim esas nokta, bir ülkede neden böyle anketlere ihtiyaç duyulduğu.
Bir diğer deyişle, bu tür “anketlemelerin” arkasında yatan zihin.
Öyle ya; bir ülkede başını örtenlerin sayısıyla niye bu kadar ilgilenilir?
Niye kaç kişinin kot pantolon giydiğiyle, kaç kişinin kravat taktığıyla, kaç kişinin şapka kullandığıyla falan ilgilenilmez de, illa da kaç kişinin başına örtü taktığı bu kadar ilgi ve dikkate mazhar kılınır?
Hepimiz biliyoruz ki, başını örtenler de açanlar da bu ülkenin bir gerçeği.
Dahası, başını örtmek de açmak da insanların en doğal bir tercihi.
O halde başörtüsü niye, sanki kuş gribinden ya da HİV virüsünden bahsediliyormuş üslubu içinde, “Bakın azalıyor”, “Bakın artıyor” diye ikide bir de gündeme taşınılır?
Tamam, giyim firmaları, ticari açıdan bu tür anketler yaptırabilirler.
Sonuçta arz talebe göre bir üretim yapacaklardır.
Hadi sosyolojik açıdan birtakım bulgulara ulaşmak ve birtakım toplumsal değerlendirmelerde bulunmak isteyenler de bu türden araştırmalara ilgi duyarlar diyelim.
Ancak sonuçta bu tür araştırmalar, sadece ülke insanının gerçeklerini anlamaya dönük bir bilimsel çaba olarak görülüp ona göre birtakım değerlendirmelere ışık tutmalı değil mi?
Oysa bizde tam tersi oluyor.
Sık sık tanık oluyoruz işte;
Ülkemizde bu tür araştırmalarla murat edilen, ne ülke insanını, ne de onun tercihlerinin belirlenmesinde etkili olan dinamikleri içtenlikli ve bilimsel bir çabayla anlamaya çalışmak…
Peki yapılan ne?
Sadece belli siyasal hedefler doğrultusunda bazı ideolojik argümanlar elde etmeye ya da yine aynı ideolojik yaklaşım içinde belli gerilim ve kriz noktaları üretmeye çalışmak.
Anketler, buna dönük olarak işlevselleştirilmiş, kullanılmaya ve manipule edilmeye elverişli bir enstrümandan başka bir şey değil.
Bir başka deyişle, başını örtmek, ülke insanının gerçeklerini öğrenme çabasından ziyade, “artıyorsa üzülünecek, azalıyorsa sevindirik olunulacak” bir garip olgu şeklinde takdim ediliyor.
Hele “Efendim başını örtenlere bir şekilde dur denilmezse, başını örtenlerin sayısı daha da artar” türünden bazı yaklaşımlar var ki, evlere şenlik.
İnsanlar şu veya bu nedenle başlarını örtmeye karar veriyorlarsa, bundan rahatsız olmak hakkı, hangi hukuk düzeninin temellendirip kimlere bahşettiği bir haktır acaba?
Normal bir hukuk düzeninde, insanlar, ancak kendilerine bir baskı yapıldığında rahatsız olma hakkına sahiptir.
Yoksa kendi koltuğunda oturup yoldan gelen geçenleri seyrederken, “Hey, sen niye böyle giyindin bakayım, bak; beni rahatsız ettin işte” türünden “özel ve imtiyazlı” bir haktan, herhalde aklı başında hiçbir hukuk düzeninde söz edilemez.
Esasen bir hukuk devleti, aynı zamanda insanların birbirine zorla bir şeyler dayatmaması için de vardır zaten.
Sabah akşam “baskı”dan söz edenlerin bir teki bile, bu zamana kadar birileri hakkında herhangi bir baskı davası açmış ya da açıldığına tanıklık etmişler midir?
Yapılması gereken “azalıyor-artıyor” türünden lüzumsuz anketler değil, halkı kendi haline bırakmak, halkın omzundan inmektir.
Bu halk çocuk değil ki!
Başını örtecekse örter, açacaksa açar.
Kime ne?
Halkı tanımak ve anlamak için anket yapacaksanız yapın ama halkı “anketlemekten” vazgeçin artık.
-------------
münaşaka
Medyadaki bazı arkadaşlar, anketler, “Başını örtenler azalıyor” derse seviniyorlar.
Anketler “Başını örtenler artıyor” derse üzülüyorlar.
Bir bilmecem var:
Peki anketler, “Ne artıyor ne azalıyor, oran hep aynı” derse ne yapacaklar?
Cevap: Yine üzülecekler:
“Türkiye ilerlemiyor, hep yerinde sayıyor” diye.
Anlayacağınız, arkadaşlarda hüzün 2-1 galip.
----------
sözünözü
3 tür yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.
(Anonim)