Borçlanmayı teşvik çözüm olmaz
Bir yandan darbe girişimine rağmen ekonominin dimdik ayakta olduğu, özellikle yabancıların yatırım için ülkemize koştukları yönünde açıklamalar yapılıyor, öbür yandan da tüketicinin daha fazla borçlanabilmesinin önünü açacak yeni bir düzenleme gündeme geliyor. Önceki gün Başbakan Yıldırım tarafında açıklanan iç piyasayı canlandırmak için alınan bir dizi tedbirin özünü tüketici kredilerinde vade 48 aya çıkartılırken, kredi kartı limitinin en az 5 bin 200 liraya çıkartılması, borcunu ödeyemeyenlere de 72 aya kadar yapılandırma imkânı getirildi. Bu arada özellikle yerli ürünlerde geçmişte 9 ay ile sınırlandırılmış olan vade 12 aya çıkarıldı. Alınan tüm bu tedbirler geçmişte tehlike sinyali veren uygulamanın yeniden eski hale getirilmesi anlamına geliyor. Hedef iç piyasanın canlandırılması. Peki, alınan yeni kararlar iç piyasanın canlanmasını sağlar mı, sağlarsa bu durum ekonominin sağlıklı olduğu anlamına gelir mi
Bu sorulara hemen evet demek mümkün değil. Çünkü tüketici zaten hayatını borçla idame ettirirken, borçlanmanın vadesini uzatmanın kalıcı bir ferahlık sağlayacağını düşünmek gerçekçi olmaz. Çünkü tüketicinin gelirinde bir artış söz konusu olmadığı sürece iç piyasanın rahatlaması demek insanların borç miktarının artması anlamına gelir ki, bunun sonu borcunu ödeyemeyenlerin sayısının artması, ekonominin yeniden hızla tıkanmaya doğru gitmesi demektir. Bu noktada bir yandan bütçenin fazla verdiği açıklanırken öbür yandan tüketicinin nefes almasını sağlayacak ciddi adımların atılamıyor olması aslında ekonomide işlerin sağlıklı ilerlemediğini gösterir.
İç piyasayı canlandırmak için atılan adımların sadece kredi kartı vadelerinin uzatılması ve mevcut borçların 72 aya kadar yapılandırılmasının önünün açılmasından ibaret değil. Söz gelimi seçim meydanlarında asgari ücretin bin 300 liraya çıkartılacağı sözü seçimin ardından hayata geçirildi. Ancak, gerek TÜİK gerek bazı sendikalar tarafından her ay açıklanan yoksulluk ve açlık sınırı rakamlarına bakıldığında yükseltilmiş asgari ücretin de açlık sınırının altında kaldığı görülür. Eğer böyle olmasaydı iç piyasayı canlandırmak için bir takım yeni tedbirlere ihtiyaç kalmazdı. Çünkü insanlar bir işte çalıyorlarsa bile elde ettikleri gelirlerle hayatta kalmalarını sağlayacak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor, diğer pek çok ihtiyaçlarını ertelemeyi tercih ediyorlar. Bu bakımdan özellikle borçlanmanın önünü açan yeni kararlar çözüm olmayacak, geçici bir rahatlama sağlayacaktır.
Kaldı ki, bizde kredi kartı uygulaması cep telefonlarının hayatımıza girmesinde olduğu gibi toplumu hazırlıksız yakaladı. İnsanlar kredi kartı ile yaptıkları harcamanın kendi paraları olmadığını düşünmeye fırsat bulamadı. Cebinde kartı olan bir marketten söz gelimi 50 liralık harcama ile çıkabilecekken olmayan parasına güvenerek 100 liralık harcama yaparak çıkar oldu. Bu da kart borçlarının birikmesine, asgari ödeme ile günü kurtarma yoluna sapılmasına yol açtı. Sonuçta pek çok insan kartla harcamada da tıkandı. Böyle olduğu için 72 aya kadar eski borçların yapılandırılması gündeme geldi. Yani eski borç yapılandırılacak, tüketici harcamaya devam etme imkânı bulacak. Sonuçta ise yeni bir tıkanma gündeme geldiğinde sorunu çözmek şimdiki kadar kolay olmayacak. Bu arada borcunu ödeyemeyenlerin sayısı arttıkça batıkların çoğalması söz konusu olacak, Bankalar ise bu batıkları telafi etmek için kredi kartı ekstrelerine yeni kalemler ilave ederek kendilerini kurtarırken tüketiciyi biraz daha batağa sürüklemiş olacaklar. Bu bakımdan çözüm tüketimi teşvik değil üretimi artırmak ve tasarruftan geçiyor. Tasarruf ise tüketicilerin gelirlerinin artışına bağlıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.