Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın El Bab’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlarda uluslararası koalisyonun hava desteği vermemesini eleştirerek, “DEAŞ’la mücadelede Türkiye’ye birtakım eleştiriler getiren çevrelerin Azez, Cerablus hattı, Dabık ve sonra da El Bab noktasında yürütülen operasyonlarda gerekli desteği vermemesi kabul edilemez” diyerek adını vermemiş olsa da ABD’nin Türkiye’yi DEAŞ’la mücadelesinde yalnız bıraktığını dile getirmiş. Irak ve Suriye’de ABD ve koalisyonun hava operasyonları hiçbir işe yaramamış olsa da, Türkiye’nin müdahalesi ile birlikte ABD ve koalisyonun DEAŞ ile mücadelede hava operasyonlarına bile son vermiş olması aslında ABD ve koalisyon güçlerinin DEAŞ’ı başından beri tehdit olarak görmediklerini, hatta DEAŞ’ın varlığının bölge ülkelerine ABD’nin müdahalesinin gerekçesini hazırlaması sebebiyle varlıklarının korunmasından yana olduklarını söylemek yanlış olmaz.
 
Olaya daha öncesinden bakacak olursak, sadece DEAŞ değil, bölgede faaliyet gösteren PKK, PYD ve DEAŞ’ın ABD ürünü örgütler olduğu açıkça görülür. Denebilir ki, ABD ve bölge üzerinde hesabı olan ülkeler terör örgütlerini meydanlara sürerek kendi adlarına vekâlet savaşlarını başlattılar. Bir bakıma ellerini ateşe sokmadan, kendi askerlerinin hayatını tehlikeye atmadan bölgeye biçtikleri son şekli terör örgütleri eliyle vermeyi tercih ettiler/ediyorlar. Niçin böyle olduğuna gelince, kendi askerlerini karadan savaş alanına sürmenin maliyetinin çok ağır olduğunu, özellikle çatışma alanlarından ABD askerlerinin cenazeleri gitmeye başladığında kendi kamuoylarında oluşan tepkiyi de önlemek adına bölgesel savaşlarda kara harekâtı terör örgütlerine havale edilmiş, kendileri ise havadan vurarak güya ortaklarına destek vermişlerdir.
 
Uzun süre Türkiye DEAŞ’a karşı mücadele etmiyor diye kampanya yürütenlerin Suriye’de TSK’nın araziye inmesi ile birden bire DEAŞ’a yönelik hava operasyonlarına son vermiş olmalarının doğru okunması gerekir. Böyle olduğu takdirde ABD ve koalisyon güçlerinin Türkiye’yi Suriye’de yalnız bırakarak bataklığa saplanmasını arzuladıklarını söylemek yanlış olmaz. Niçin böyle isterler sorusunun cevabı görmek ve bilmek isteyenler için açıktır. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi olarak takdim edilen plan başta Irak ve Suriye olmak üzere İran ve Türkiye’nin parçalanmasına yöneliktir. Türkiye’nin Suriye’de ısrarlı bir şekilde olayların içine çekilmek istendiği, bunun için ülkemize yönelik terör saldırılarının artırıldığını biliyoruz. Bu bakımdan bölgemizde Türkiye’nin isteği doğrultusunda koalisyonun harekete geçmesini beklemek gerçekçi olmaz. Bu gerçek sebebiyle Türkiye yıllardan beri devam ettirdiği Suriye politikasını değiştirerek, yönünü Rusya ve İran’a çevirdi. Bu yön değiştirmesinden istenen sonuç alınabilir mi, bunu zaman gösterecek. Ancak, sergilenen bu samimiyetsiz tavır sebebiyle yeni bir dönem başlatılmış ve bu çerçevede Türkiye Suriye’de kendi göbeğini ABD’den bağımsız kesmeye yönelmiştir. Bu tavır değişikliğinin sonucu olarak Rusya-İran ve Türkiye arasında yeni bir mutabakat ortaya çıktı. Ne var ki, bu mutabakat görmezden gelinerek her fırsatta İran karşıtı haberler bazı iktidar yanlısı gazetelerde yer alıyor. Bu tutum, ABD ve koalisyona yönelik vazgeçilemez sevginin bir tezahürü müdür bilinmez ama ortaya çıkan görüntü bir çelişkiyi ifade ediyor. Bu tür haberlerin son örneği bir gazetenin birinci sayfasında, “Sıkışan PKK’ya İran desteği” iç sayfada ise, “PKK’nın yardımına Haşdi Şabi yetişti” başlığı ile yer alan haberdi. Haberin birinci sayfa ile iç sayfada farklı başlıklar altında verilmiş olmasının özel bir maksadı var mıdır bilemeyiz ama ilk akla gelen acaba Türkiye’nin mecburiyet sebebiyle istikametinde zorunlu bir değişiklik yapmış olmasından duyulan rahatsızlık mıdır Çünkü bölgemizde barış ve huzur sağlanmak isteniyorsa bunun ABD ve koalisyon ile yapılmasının mümkün olmadığı görüldü. Çünkü onlar için bölgemizde barış değil karmaşa önemli. Artık, bölgemizde barışın sağlanmasının yolunun Türkiye ve İran’ın birlikteliğinden geçtiğini göre göre ısrarlı bir şekilde İran aleyhtarlığı sürdürülmesini anlamak zordur. Kaldı ki bölgemizdeki milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi, milyonlarcasının ülkelerini terk etmek zorunda kalışının sorumlusu ABD iken, ısrarlı bir şekilde Türkiye’yi İran ile takıştırmaya çalışmanın sebebini birilerinin izah etmesi gerekir.