ABD’Lİ yetkililer yıllardan beri PKK’yı terör örgütü olarak gördüklerini ama açıklamalarına karşılık her türlü desteği verip Suriye kolu olan PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmediklerini her fırsatta açıklarken Rusya bu konuda şimdiye kadar net bir tavır takınmamaya dikkat ediyordu. Ama onların da uzun yıllardan beri PKK ile temas halinde oldukları biliniyordu. Mesele resmi bir ağızdan dile getirilmemişti. Nihayet o da oldu. Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda görevli Aleksandr Botsan-Harçenko, PKK ve PYD’yi terörist örgütler olarak görmediklerini, Rusya’da bu örgütlerin resmi olarak teröristler listesinde olmadığını belirterek, “Bu bir gerçek, durum böyle” diyor. Rus yetkili bununla da kalmayarak, Suriye’de tam kapsamlı çözümün ancak Suriyeli Kürtlerin çözüm sürecine dâhil edilmesi ile sağlanabileceğini ileri sürüyor.

Dünkü yazımda bu açıklamadan haberim olmadan Rusya ile ABD’nin İslam dünyasına yönelik palanlarında ortak bir noktada buluştuklarını, planların uygulanmasında birbirlerinin ayağına basmamaya dikkat ettiklerine dikkat çekmiştim. Gazetemizin dünkü nüshasında, “Rusya, PKK’yı terörist olarak görmüyor” başlığı altında yer alan haber kanaatimi doğrular nitelikteydi.

 

Irak’tan sonra Suriye’de özerk -ileride bağımsız- bir Kürt bölgesi oluşturmak için ABD’nin ve koalisyon ortaklarının PYD’yi desteklediği, hatta silahlandırdığı biliniyordu. Hatta PKK ve PYD’de NATO ve ABD silahlarının yanında Rus silahlarının da bulunduğunun artık gizli bir yanı kalmamıştı. Belki bir takım silah tüccarlarının ABD ve Rus yapımı silahları terör örgütlerine satmış olabilecekleri, bundan da söz konusu iki ülkenin sorumlu tutulamayacağı gibi safiyane bir düşünce akla gelebilirdi ama, ABD’nin yüzlerce kez PYD’yi terör örgütü saymadığını, Suriye’de bu örgüt ile birlikte hareket ettiğini/edeceğini açıklamasının ardından benzer bir açıklamanın da Rusya’dan gelmiş olması tesadüf olmasa gerektir. Biz ülkemizde anayasa değişikliği kampanyasının yol açtığı insanların birbirini dinlememe noktasına geldiği sırada Rusya’dan böyle bir açıklama yapılmış olması belki toplumun büyük bölümünün dikkatinden kaçmış olabilir ama bu ülkeyi yönetenlerin dikkatinden kaçmamıştır, kaçmaması gerekir.

 

Peki, ABD ile Rusya’nın, hatta AB ülkelerinin Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü ve ilan ettiği söz konusu örgütleri terör örgütü kabul etmediklerini açıklamaları ve bu örgütlere ısrarlı bir şekilde desteklerini sürdürmeleri, hatta bu düşüncelerini resmi ağızlardan ifade etmeleri ne anlama gelir?

 

Bunun tek ve net bir açıklaması vardır; o da küfür tek millettir. Bu gerçeği beynimizin bir köşesine kazımak ve hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor. Bu gerçeği unutur, sürekli kovmalarına rağmen AB ülkelerine kendimizi beğendirmek ve kabul ettirmek için uğraşmaktan, ABD’nin Suriye’de yüzyıl önceden belirlenmiş hedeflerden vazgeçmesini beklemekten, bunların dostça olmayan kararları ve attıkları adımlar karşısında kendimizi Rusya’nın yanına atmak yanlışından vazgeçmek durumundayız. Çünkü yüzlerce hatta binlerce kez Haçlı ittifakından Türkiye gibi bir Müslüman ülkeyi dost kabul etmelerini beklemenin kendimizi kandırmaktan öte bir anlama gelmediğini görmek ve buna göre pozisyon almak durumundayız. Bunu söylerken elbette tüm dünyaya savaş açalım, hepsine sınırlarımızı kapatalım gibi bir düşüncenin peşinde değilim. Sadece, küfrün tek millet olduğunu unutmadan, Haçlı cephesi ile ilişkilerimizi sürdürürken dikkatli olmak, fazlaca güvenmemek gerektiğine vurgu yapmaya çalışıyorum. Bu cephe içinde yerimizi almak için gereğinden fazla uğraşmanın hatta çırpınmanın anlamsızlığını fark ederek yeni bir dünyanın kurulması ve Türkiye’nin bu yeni dünyada yerini almasını sağlamanın gayreti içinde olursak daha itibarlı oluruz diye düşünüyorum. Yeni bir dünyanın kurulmasının adı ise yüzlerce kez yazdım ama bir kez daha belirteyim ki İslam Birliği’nden geçiyor. Bu işin başka bir yolu yok. Başka yol ve çözümler peşinde koşturmak insanımıza ve ülkemize sadece zarar veriyor ve zaman kaybettiriyor.