Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

BM çözüm bulmaz/bulamaz, sadece gaz alır!..

BM çözüm bulmaz/bulamaz, sadece gaz alır!..

ESED rejiminin İdlib’e kimyasal bombalarla saldırarak sayıları net olarak bilinmemekle birlikte ilk gelen haberlere göre çoğunluğunu çocukların ve kadınların oluşturduğu 100 kişinin öldüğü söyleniyor. Hemen hatırlamakta fayda var ki, kimyasal saldırı Suriye’de ilk defa gerçekleşmiyor. Çatışmaların başladığı günden bu yana Esed rejiminin kimyasal bomba kullandığı çeşitli kereler dile getirildi ama hiçbirine yönelik ciddi bir yaptırım söz konusu olmadı. Son kimyasal saldırının ardından da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Fransa tarafından acil olarak toplantıya çağrılmış, konsey de toplanma kararı almış. Bu toplantının dün akşam saatlerinde toplanmış olması gerekiyor. Toplansa ne olur? Buradan ne gibi bir yaptırım çıkar? Şahsen Birleşmiş Milletlerin İslam ülkelerinde yaşanan çatışmalar, katliamlar karşısında sadece çetele tuttuğunu, arada bir istatistik rakamları ilan etmenin ötesinde bir etkinliğinin olmayacağını unutmamak gerekiyor. Yani, BMGK’nin Suriye yönetimini kesin olarak dizginleyecek bir yaptırıma imza atmasını beklemek geçmiş uygulamalara bakarak gerçekçi olmaz.
 
BM’nin yeryüzünde barışı sağlamak gibi bir görevi yerine getirmesini gönül arzu eder. Ancak, daha kuruluşunda BM’nin yeryüzünde barışı sağlamak için değil, sömürgeci 5 ülkenin emrine verilmiş olduğunu unutmamak gerekiyor. Her ne kadar dünya beşten büyük olsa da dünya ile ilgili son sözü maalesef Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi söylüyor. Kaldı ki, Güvenlik Konseyi’nde Esed yönetimi aleyhine bir karar çıkmış olsa bile bunun uygulamaya geçirilmesi söz konusu olamayacaktır. Bu noktada Esed’in yaptığının bir insanlık ve savaş suçu olduğu konusunda hemen herkes söz planında fikir birliği içinde olsa bile uygulamada menfaatler ön plana çıkıyor. Normal olarak BMGK’den çıkacak karar ne olarsa olsun Esed’ın Savaş Suçluları Mahkemesi’ne sevk edilmesi gerekir. Böyle bir sonuç çıkmayacak ya da bugüne kadar ABD ve 68 ülkenin katıldığı koalisyon ülkeleri ile Rusya’nın doğrudan devreye girerek Esed’e haddini bildirmesi ve yönetiminden uzaklaştırılması gerekir. Ne var ki şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Esed’e ABD ve koalisyon ülkeleri ve Rusya sahip çıkmayı sürdürdüğü sürece Esed yine hesap vermeyecektir. Baba Esed’in Hama ve Humus’a yönelik katliamlarının hesabı sorulmadığı/sorulamadığı gibi. Böyle olunca İslam dünyasının artık iç çatışmalardan ve terör örgütlerinin ortalıkta boy göstermesinden kurtulabilmesinin yolunun BM’den değil, İslam Birliği’nden geçtiğini görmeleri gerekiyor. Çünkü zalimlere sesinizi ne kadar yükseltirseniz yükseltin laftan anlamadığı ortada. Yani, daha önce bölünmüş olan Irak’ın bu yapısına hukuki bir zemin kazandırılmak isteniyorsa, bunun arkasında da ABD ve koalisyon ortakları var ise, Suriye’de de bir bölünme düşünülüyorsa bunu BM’nin engellemesini beklemek hayalcilik değilse hazinenin başına hırsızı bekçi olarak görevlendirmek demektir. Görünen o ki, Suriye’de Esed yönetimi ABD ve koalisyon ortaklarının istediği özerk bölge/bölgeler oluşturulmasına karşılık kendi iktidarının devamı hususunda anlaşmış görünüyorlar. Böyle olmasaydı, şimdiye kadar Esad’ın karargâhına yönelik birkaç hava saldırısı ile Esed hizaya getirilebilirdi. Bu yapılmıyor, sadece bir takım açıklamalarla mesele geçiştiriliyor. Çünkü son İdlib saldırısını yapanlara yönelik “Caniler” nitelendirmesi bile hafif kalır. Belki, “Bu katliamı yapanlar insan olamaz” nitelendirmesi daha uygun düşer. Bir kimyasal vahşet olan bu saldırı karşısında yapılması gereken BM Güvenlik Konseyi’nin toplanması değil, Esed’e haddinin bildirilmesidir. Bu iş ister Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin alacağı karar çerçevesinde, ister şimdiye kadar Esed ile birlikte hareket edenlerin doğrudan müdahalesi ile olabilir. Böyle bir adımın atılması için 3-4 yaşındaki yavruların zehirli gazdan hayatını kaybetmiş, gözleri açık, yerde yatan cansız bedenleri karşısında sorumlu mevkilerde bulunanların yüreğinin sızlaması gerekiyor. Ne var ki, bu iç burkuntusunu ve yürek sızlamasını Irak ve Suriye’yi böylesine bir noktaya sürükleyen ülkelerin yöneticilerinden beklemek doğru olmaz. Çünkü, ölenlerin Müslüman olması bırakın iç burkuntusuna yol açmasını, belki de bir rahatlama hissediyorlardır. Böyle olmasa dünyanın her köşesinde Haçlı Seferleri sürdürülüyor, Müslümanlara karşı katliam sergileniyor olabilir miydi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi