ABD ile işbirliği Türkiye’nin yararına olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan-Trump telefon görüşmesi medyaya, “Birlikte yapacağımız çok iş var” şeklinde yansıdı. Detay verilmedi ama detaylar sanıyorum 16 Mayıs’ta gerçekleşecek Erdoğan-Trump görüşmesinde ele alınacak ve belirlenecek. Ancak bugüne kadar ABD’nin başkanları değişmiş olsa bile bölgemize yönelik politikalarında bir değişikliğin olmadığı, daha doğrusu ABD’nin bölgemize yönelik politikalarının hep aleyhimize geliştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü ABD bölge ülkeleri içinde İsrail’in çıkarlarına aykırı bir tavır belirleyemediği gibi, ikinci partner olarak bölgemizde Kürtleri görüyor. Bu durum ister istemez Türkiye açısından sorun oluşturuyor. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin oluşturulmasının ardından Suriye’nin karışmasının/karıştırılması sonrası ABD’nin burada öncelikli muhatap olarak Kürtleri kabul etmesi sebebiyle bundan sonra da ABD ile ilişkilerde yapacağımız çok iş olsa bile bu yapılanların ülkemiz lehline olmayacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Bu noktada ülkemize yönelik terör faaliyetlerinde bulunan PKK’nın elinde İçişleri Bakanı Soylu’nun 11 yeni nesil füze bulunduğunu ve bunların tehlike oluşturduğunu açıklaması ile dünkü gazetelerde yer alan “ABD iki yılda YPG’yi tam teçhizat donattı” başlığı altında yer alan haberde, “PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye ağır silahlar ve zırhlı araç veren Amerika Birleşik Devletleri’nin, teröristleri ‘özel tim’ teçhizatıyla da donattığı ortaya çıktı” bilgilerinin yer alması ister istemez Türkiye’nin ABD ile birlikte hareket etmesinin sadece kendi ayağımıza silah sıkmaktan öte gitmeyeceğini söylemeye gerek bırakmıyor. Bu arada, ABD’nin yaptığı işin sadece YPG’yi silahlandırmaktan ibaret olmadığını, aynı silahların PKK’ya da gittiğinin artık bilinmeyen bir yanı kalmadığı düşünüldüğünde geçmişte Obama’nın Türkiye’yi kandırmış olduğu gibi aynı tutumu Trump’ın da sürdüreceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu noktada Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani’yi önce İngiliz diplomatların ziyaret etmesi, ardından Almanya Dışişleri Bakanı’nın soluğu Erbil’de alması ve bu görüşmeler sırasında Barzani’nin “Bağımsızlık için referandum kararı aldık” açıklaması birlikte düşünüldüğünde bölgemizde yapılmak istenenlerin hangi boyutlara ulaştırılmak istendiğini göstermeye yeter sanıyorum. Kısacası, bölgemiz ülkelerinin küçük parçalara ayrılması hedefi aslında yeni bir planın hayata geçirilmesi değil, yüzyıllık bir İngiliz hayalinin ABD tarafından uygulamaya konulması demektir.
ABD ile İngiltere’nin İslam dünyasına yönelik planının birlikte uygulayıcısı olduğu da bilindiğine göre özellikle ABD ile hareket edilecekse bunun sonuçlarının işin başında düşünülmesi, ona göre hareket edilmesi gerekiyor. Bugün “Obama bizi kandırdı” denildiği gibi birkaç sene sonra da “Trump bizi kandırdı” demek durumunda kalmamak lazım. Çünkü bu kandırmalar/kandırılmalar ciddi sonuçlar ve telafisi mümkün olmayan gelişmelere yol açabiliyor. Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından Obama’ya göre bize daha yakın davranacağı havası estirildi. Ama Fırat Kalkanı Harekâtı’nı Trump döneminde yarıda kesmek zorunda kaldık. Çünkü Trump da Obama gibi PKK’nın Suriye kolu YPG’yi Türkiye’ye tercih etti. Böyle olunca Türkiye’nin ABD ilişkilerinden fayda sağlaması çok zordur. Sağlayacağı faydanın ise faturası ağır olur. Kısacası, sağlayacağımız fayda kaybedeceklerimizin yanında devede kulak kalacaktır.
Bu arada Türkiye kanalından ne kadar iyimser açıklamalar yapılıyor olsa da AB’nin ülkemize bakışının değişmediğini, bu bakışta dostluktan çok düşmanlığın belirleyici olduğunu görmemiz gerekiyor. AB’nin genişlemeden Sorumlu Komiseri Hahn’nın, “Yeni başlık açılamaz, idam gelirse iş biter” açıklaması da Türkiye’nin iç işlerine müdahale değilse nedir? Sonuç olarak adı ister AB ister ABD olsun Türkiye’nin bunlardan yardım beklemek durumundan bir an evvel kurtulması şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.