Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İçeri alınmayan ev sahibi(!) ve CHP AİHM yolunda

İçeri alınmayan ev sahibi(!) ve CHP AİHM yolunda

AB’nin Türkiye’ye yönelik tavrının dostça olmadığına, hatta Türkiye’nin düşmanları ile işbirliği halinde olduğuna bu köşede sıkça dikkat çekiyoruz, örnekler veriyoruz. Artık o kapıda beklemekten vazgeçmemiz gerektiğine vurgu yapıyoruz. AB’nin düşmanca tavırlarında öylesine çok örnek sergileniyor ki bunları yazmaktan bizler usandık ama bu ülkeyi yönetenler AB çizgisinde ısrar ediyorlar. Bir türlü AB sevdasını tekrarlamaktan usanmadılar. Bu ne biçim sevdadır ki, bir yandan kendimizi Avrupa’da misafir değil ev sahibi olarak ilan ediyoruz ama 50 seneyi aşkın bir süreden beri kapı suratımıza kapatıldığı için açıp içeri giremiyoruz. Kısacası ev sahibi olduğumuz AB’nin anahtarı bizde değil. Anahtara sahip olanlar da bizi istemiyorlar. İyi de istenmediğimiz yerin kapısında niçin çadır kurup beklemeyi tercih ediyoruz? Bu arada içeri alınmadığımız gibi, yani bırakın ev sahipliğini kiracı olarak bile kabul edilmediğimiz AB’nin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) hakkımızda siyasi denetim kararı almıyor. Kısacası hem aralarına almıyor hem de gerçek evimizde gözetim altına alınıyoruz. Bir bakıma ‘Siz bulunduğunuz yerden çıkmayın, biz sizi burada istediğimiz sürece gözaltında tutalım, bizim çizgimize, daha doğrusu istediğimiz noktaya gelip gelmediğinizi araştıralım, ondan sonra aramıza alıp almamaya karar veririz’ diyorlar. Birileri de çıkıp buna hakkınız yok diye haykırmıyor, haykıramıyor. Kapıyı suratlarına çarpıp oradan ayrılmıyor. Hâlâ, “Biz Avrupa’da misafir değil ev sahibiyiz” sözünü tekrarlıyorlar. Türkiye olarak biz AB kapısından ayrılmamak hususunda tavrımızda ısrar ettikçe onlar daha da saygısızlaşıyor ve küstahlaşıyorlar. Elbette yetkililer ısrarlı bir şekilde Avrupa’da ev sahibi olduğumuzu iddia etmiyor, zaman zaman sert çıkışlarda yapılıyor ama, bir taraftan sert sözlerle AB ülkeleri eleştirilirken öte yandan bazı bakanlar (Dışişleri ve AB Bakanı) ısrarlı bir şekilde AB ile ilişkilerimizi sürdürmekte kararlı olduğumuz belirtiyorlar. Bu çelişkili tutumun sebeplerini her halde iktidar mensupları biliyorlardır ama millete niçin böyle davranmakta olduklarını açıklamıyorlar.
 
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) aldığı siyasi denetim kararının ardından Türkiye’den ilk fiili tavır AKPM’nin genel kurul çalışmalarına AK Parti ve MHP’li üyelerin katılmama kararı almalarıdır. Bu tavrın bir etkisi olmayacağını söylemek falcılık olmayacaktır. Çünkü AKPM’yi etkileyenler genel kuruldaki CHP ve HDP’li üyeler olduğu biliniyor. Bu bakımdan en azından genel kurul çalışmalarına katılmamak hususunda CHP’de ortak hareket sergilemesi beklenirdi. Bunun yanında bir de AB ülkelerinin terör örgütlerine duydukları sempati sebebiyle onlardan aldıkları bilgi çerçevesinde Türkiye’yi değerlendiriyor oluşlarıdır. Eğer AKPM Genel Kurulu’nda AK Parti ve MHP’li üyelerin sözü dinlenmiş olsaydı siyasi denetim kararının çıkmamış olması gerekirdi.
 
Bu noktada CHP’nin oylama sonucuna itirazına Türkiye’de istediği neticeyi alamaması üzerine AİHM’ye gitme kararı alması yukarıdan beri dikkat çektiğimiz hususlarla birlikte düşünülecek olursa AB içindeki Türkiye karşıtları ile CHP’nin birlikte hareket etmekte bir beis görmediğini, böyle olunca da yıllardan beri bildiğimiz kendi toplumunun değerleri ile ters düşen CHP’nin tavrında bir değişikliğin olmadığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu ve Danıştay’dan ret cevabı aldıktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne gitmeye gerek duymadan doğrudan AİHM’ye gitme kararı alınmış olması kendi insanımıza ve kurumlarımıza güvenmemek anlamına gelir ki, bu durum terör örgütlerinin Avrupa’daki temsilcilerinin sürekli olarak ülkemiz aleyhindeki faaliyetleri ile CHP’nin tutumu arasında fazla bir fark kalmıyor. Yani CHP kendi insanına ve kurumlarına güvenmiyor, verilen kararları yanlış buluyor, adaletin tecellisini Avrupa kurumlarında arıyor. Türkiye’ye karşı AB kurumlarının düşmanca tavrı bilindiğine göre o kurumlardan adaletin tecelli etmesini beklemek ne derece doğru olur?
 
Türkiye’de siyaset yapan ve iktidar olma mücadelesi verenlerin yabancıları memnun etmek yerine kendi toplumunu memnun etmek için çaba göstermesi, bu mücadelesini bu ülkede vermesi gerekir. Çünkü Türkiye’de iktidarın yolu insanımızdan geçer. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi