Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Sat silahı al parayı, sonu ne olursa olsun!..

Sat silahı al parayı, sonu ne olursa olsun!..


Trump, adaylığının kesinlemesinin ardından yaptığı çeşitli açıklamalarda uluslararası ilişkileri ticari alışverişe çevireceğini açıktan söylemese bile bu tavrının ipuçlarını vermişti. ABD’nin para kazanma kaynaklarını da öncelikli olarak silah satışı oluşturuyordu. Bu bakımdan dünyanın çeşitli köşelerinde sürekli çatışmaların olması, özelikle de İslam ülkelerinde huzurun hiç olmaması, gerek iç gerek dış bir takım sorunlar sebebiyle çatışmaların sürüp gitmesi gerekiyordu. Bir bakıma ABD silah sanayicilerinin zenginleşmesi ve Amerikalıların konforu için buna ihtiyaç vardı. Bu sebeple ABD’de seçim kampanyasının belirlenmesinde Yahudi lobisi ile silah tüccarlarının etkili olduğu sıkça dile getirilirdi. Meseleye bu açıdan bakıldığında ABD’de başkanlığa seçilenin ismi fazla önemli değildir. Önemli olan Yahudi lobisi ile silah tüccarlarının isteklerine karşılık verecek birinin seçilmesidir. Böyle olunca özellikle dış politikanın belirlenmesinde Pentagon her dönemde ağırlığını koruyor. Bu durum, Obama’dan sonra Trump’ın iş başına gelmesi ile çok daha net bir şekilde ortaya çıktı. Çünkü Trump ekibini genellikle Yahudi asıllı Amerikalardan belirlerken, öbür yandan uluslararası ilişkilerde de öncelikli olarak silah satışını öne aldı.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında YPG’ye ABD’nin verdiği silahları ve bunun dost ve müttefiklikle bağdaşmayacağını hatırlatması üzerine, Obama döneminde siparişi verilmiş ama bugüne kadar teslimatı yapılmamış silahların Türkiye’ye verileceğinin açıklanması da bunu gösteriyor. Bir bakıma bir yandan silah satışını sürdürmek, öbür yandan da sanki bedava vereceklermiş gibi, meseleyi, “Siz YPG’ye verilen silahlara ses çıkarmayın, size de istediğiniz silahları verelim. Zaten YPG’ye verilen silahların Türkiye’ye karşı kullanılmasını engelleyeceğiz” şeklinde bir yaklaşım sergilenmesi de ABD’nin dünyaya bakışında bir değişiklik olmadığını, ABD politikalarını silah tüccarları ile Yahudi lobisinin belirmeye devam ettiğini gösteriyordu. Bu durum Trump’ın Suudi Arabistan gezisi sırasında daha da netlik kazandı. Medyaya yansıyan haberlere bakıldığında Trump’un Suudi Arabistan ziyaretinin ana konusunu silah satışı oluşturduğu görülüyor. Genellikle, “Trump’a Suudi morali” başlığı altında verilen haberlerin içeriğinde, Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında iki ülke arasında 110 milyarı silah satışı olmak üzere 380 milyar dolarlık işbirliği anlaşmasının imzalandığı belirtiliyordu. ABD’li bir yetkiliye göre yapılan anlaşmanın İran tehdidine karşı savunma ekipmanı ve hizmetlerinden oluşan bir paket ile Suudi Arabistan ve Körfez bölgesinin uzun vadeli güvenliğine destek verecekmiş. İran ve Suudi Arabistan iki Müslüman ülke ama birbirine karşı tehdit oluşturduğu için ABD silah sanayinin değirmenine su taşınıyor. Suudi Arabistan’a satılacak bu silah ve ekipmanların İsrail’e karşı kullanılıp kullanılamayacağını hiç sormayın. Bir bakıma Müslümanların yeraltı zenginliklerinden elde ettikleri dolarlar ABD silah tüccarlarına aktarılıyor. Aktarılıyor da, İslam dünyası bu sayede huzura mı kavuşuyor? Böyle bir şey söz konusu değil. Çünkü İslam dünyasına musallat edilen tehditler kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Tüccarlar ya içeride bir takım ihtilaflı konuları körükleyerek çatışmaya dönüştürüyor ya da dışarıdaki bir takım tarihin derinliklerinden gelen konuları deşerek ülkelerarası çatışmaları tetikliyorlar. Netice itibariyle bir yandan Müslüman kanı akmaya devam ediyor, öbür yandan zenginlikler Müslümanların değil, başta ABD olmak üzere Haçlı ittifakı üyelerinin refahına hizmet ediyor.
 
Böyle olunca ABD’de kimin başkan olduğu ile meşgul olmak yerine artık sömürünün farkına varmak, buna son vermek için öncelikli olarak İslam dünyasının kucaklaşmasını sağlayacak adımların atılması gerekiyor. Bu yapılamadığı sürece İslam dünyasının huzura kavuşması mümkün olmayacak. İslam ülkelerindeki çatışmalar devam edip gidecektir. Sonuç olarak Siyonizm’in ve Haçlı ittifakının değirmenine su taşımanın önlenmesi öncelikli olarak Müslümanların kucaklaşması ve birliğinden geçiyor.
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi