Katar, teröre destek verdiği iddiası ile Suudi Arabistan’ın başını çektiği 8 Arap ülkesi tarafından diplomatik ilişki kesilerek ablukaya alınmış. Bu kararın alınmasından kısa bir süre önce ABD Başkanı Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında Mısır’ın darbeci lideri Sisi, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz ile Trump’ın verdikleri ortak pozun ardından böyle bir kararın uygulamaya konulmuş olması gösteriyor ki Trump, Suudi Arabistan ziyareti sırasında sadece milyarlarca dolar silah satışı gerçekleştirmemiş, aynı zamanda zaten karışık vaziyetteki bölgemizin daha da karışmasını, kısacası Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) uygulamasında bir adımın daha atılması kararlaştırıldığı görülüyor. Meseleye bu açıdan bakıldığında Katar’a yönelik abluka kararının Suudi Arabistan değil, Trump’ın liderliğinde hayata geçirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır..

Gerçekten Katar, bölgemizde yaşanan terörün sorumlularından birisi mi? Bu soruyu olayları biraz olsun takip eden herkesin ciddiye alması mümkün değil. Çünkü bölgemizde faaliyet gösteren terör örgütlerinin adı ister DEAŞ, ister YPG ya da PKK olsun oluşmasından gelişmesine, eğitiminden silahlandırılmasına kadar arkasındaki ülkenin ABD ve koalisyon ortakları olduğunu artık herkes biliyor. Sadece geçtiğimiz cumartesi günü gazetelerde, “ABD’nin silahları Kato’dan çıkıyor”, “Trump’tan Kato’ya paket”, “YPG’ye silah dolu 70 TIR daha gitti” başlıkları altında çıkan haberler bile bölgemizde ABD ile birlikte hareket ederek terörle mücadele bir aldatmacadan ibarettir. Böyle olunca Katar’a yönelik son abluka kararının başka sebep ya da sebepleri olduğunu tahmin etmek zor değildir. Bu sebepler arasında ifade edilen Katar’ın teröre destek verdiği iddiası gerçekle bağdaşır değildir.

 

Sebeplerin neler olabileceği hususunda herkesin kendine göre bir değerlendirmesi olabilir. Ancak hemen belirtelim ki, bunun başında Katar’ın pek çok ülkede yatırımlar yapıyor olması gelir. Bir başka ifade ile Katar parasını götürüp ABD bankalarına yatırmak yerine çeşitli ülkelerde 335 milyar dolar yatırım yapması, bunun yanında ülkesi içinde 100 milyar dolarlık bir yatırım portföyüne ulaşmış olmasıdır. Özellikle Katar’ın yurt dışı yatırımlarının detayını meraklı herkesin kısa bir araştırma sonucu elde etmesi mümkündür, Çünkü tüm yatırımları bilinmektedir. Böyle olunca Katar’ın niçin saldırıya uğradığı sorusunun cevabı ortaya çıkıyor. Eğer Katar, dünyanın çeşitli ülkelerindeki yatırımlarına harcayacağı parayı ABD silah sanayiine aktarmış olsaydı sanıyorum başına böyle bir abluka olayı gelmeyecekti.

 

Bir başka ifade edilmeyen gerekçe ise ABD ve koalisyon ortaklarının bölgemizde yıllardan beri devam edip giden çatışmaları yeterli bulmuyor, bunu terör örgütlerinin çatışmasının ötesine taşıyarak İslam ülkelerinin birbirleri ile doğrudan çatışmasını istemeleridir. Bunun için öncelikli olarak yıllardan beri körükledikleri İran ile Türkiye’yi çatıştırma planının bir adımı olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Hatta Katar ile ilişkileri çok iyi bir noktada olan Türkiye’ye yönelik bir zayıflatma hareketi olarak da nitelendirmek mümkündür. Bunu İslam dünyasının bir mezhep çatışmasının içine sürükleyerek kenardan izleme niyeti olarak ifade etmek de mümkündür. Çünkü Katar’a yönelik abluka harekâtı aynı zamanda Türkiye’yi bir çatışmanın içine çekme hamlesi olarak nitelendirilebilir. Kısacası Katar’a yönelik hamlenin tek bir sebebi yoktur. Çeşitli sebepleri vardır ve hepsinin nihai hedefi İslam ülkelerini ateş çemberinin içine çekmek, Büyük İsrail’e giden yolu açmaktır. Unutulmamalıdır ki, Siyonist-Haçlı ittifakı İslam dünyasına karşı hep birlikte hareket etmektedir. Kendi aralarında zaman zaman birtakım sorunlar ortaya çıksa da neticede bu cephenin ortak düşmanı İslam ve Müslümanlardır. İşin acı veren yanı ise bu oyunda bazı Müslüman ülkelerin bilerek ya da bilmeyerek görev üstlenmiş, bir bakıma kendi kuyularını kazıyor olmalarıdır.