Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İslam Birliği’nin gündeme getirilmesini hangi güç engelliyor?

İslam Birliği’nin gündeme getirilmesini hangi güç engelliyor?

Haçlı ittifakının ülkemize yönelik tavrı, giderek sertleşiyor, ülkemizi dışlayıcı bir boyut kazanıyor. Bir bakıma düşmanlıklarını her fırsatta fiili ve sözlü olarak gündeme getiriyorlar. Bu dostça olmayan sözlü ve fiilî hamlelere karşı daha sert biçimde yöneticilerimiz karşılık veriyorlar. Kısacası, karşılıklı restleşme sürüp gidiyor. Bu restleşmeler bazen ülkemizi Haçlılarla karşı karşıya getirdi, getirecek noktasına kadar ilerliyor. Ama orada kalıyor. Diyebiliriz ki, düşmanca tavırlar öncelikli olarak ABD ve başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinden geliyor. Buna karşılık söylenebilecekler söyleniyor ama geri adım atmalar da söz konusu olmuyor. Netice itibariyle diyebiliriz ki, tepkilerimiz giderek sertleşmekle birlikte etkisi o oranda azalıyor. Böyle olunca sözün yalama olması, etkisizleşmesi söz konusu oluyor. Hâlbuki saldırılara karşı sesimizi her seferinde biraz daha yükseltmek yerine onların anlayacağı dile geçilmesi gerekiyor. Bu ise Türkiye’nin geçmişte İnönü’nün söylediği gibi, kurulacak yeni bir dünyada yerimizi almaktan geçiyor.
 
Elbette, yeni bir dünyanın kurulması, yeryüzünün altüst edilmesi sonrasında kurulacak yeni düzen değildir. Haçlı-Siyonist ittifakına karşılık Müslüman ülkelerin oluşturacağı yeni bir ittifaktır. Ne var ki, ülkemizde sorumluluk mevkiinde bulunanlar Haçlı ittifakına karşı bir adım atmaya kalktıklarında akıllarına sadece Rusya’nın başını çektiği bir yöneliş geliyor. Hâlbuki Haçlı-Siyonist ittifakının alternatifi Rusya ya da Şanghay Beşlisi olarak nitelendirilen oluşum değildir. Çünkü ister NATO çerçevesinde oluşturulmuş Haçlı ittifakı ister Rusya etrafından oluşturulmuş bir başka blok Türkiye için kalıcı koruyucu bir güç olamaz. Ayrıca, bu iki blok dünyanın sömürülmesinde birbirine karşı değil, birbirinin destekçileridir. Bu durum geçmişteki iki kutuplu dünyada çok daha net bir şekilde görülüyordu. Sovyetler Birliği’nin ürküttüğü ülke, kendisini ABD’nin oluşturduğu bloğun kolları arasına atıyor, ABD ve yandaşlarının oluşturduğu bloğun sıkıştırdığı ülke ya da ülkeler kendilerini Rusya’nın kollarına atıyorlardı. Netice itibariyle sömürü devam ediyor, sadece sömürenler değişiyordu.
 
İki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu dünyaya geçildiğinden beri ortada ABD’nin başını çektiği bir sömürü çarkı kaldı. Bu tek kutuplu dünyada sömürülenler de sömürenler de çırılçıplak ortaya çıktılar. Böyle olunca ister istemez geçmişten beri kendilerine sığınak olarak gördükleri ABD’nin çirkin yüzü ortaya çıkınca bu ülkeye gelişmekte olan ülkelerde tepki oluşmaya başladı. Tepki arttıkça da sömürgeciler sertleşmeye başladı. Önce, ülkelerde darbelere tevessül edildi, bu konu yetersiz kalınca sömürü için gözlerine kestirdikleri ülkeleri işgale başladılar. Ancak, işgalin faturası ağır olunca devreye terör örgütleri sürüldü. Bir bakıma paravanlar eliyle vekâlet savaşları devreye sokuldu. Her durumda sömürenler ve sömürülenler değişmedi.
 
Ülkemiz açısından meseleye baktığımızda artık Haçlı ittifakının uygulamaya koyduğu eylem ve söylemler tahammül sınırlarını aşmaya başlayınca karşı söylemlerde sertleşmeye başladı. Elbette muhatap ister ABD ister AB ülkeleri olsun sertleşmenin -buna isterseniz restleşme diyelim- giderek dozu artmaya, her an bir çatışmanın eşiğine gelineceği havası esmeye başladı. Elbette ülkemizin çıkarlarının korunması söz konusu olduğunda bu da göze alınabilir ama esas olan çatışmasız olarak sonuç almaktır. Bunun yolu da sömürgecilere karşı yeni bir birliğin oluşturulmasından geçiyor. Ne var ki, her fırsatta en sert açıklamalar yapılırken karşı bir alternatif oluşturulması yönünde bir hareket ve söylem söz konusu değil. Yani, Haçlı-Siyonist ittifakı ile birlikte olmanın ülkemize zarardan başka bir şey kazandırmadığı görülüyor olmasına rağmen, bunca sert söylemlere rağmen ısrarlı bir şekilde Haçlı-Siyonist ittifakı saflarında yer alacağımız havası estiriliyor. Ortaya bir türlü alternatif konulamıyor, bir alternatif telaffuz edilemiyor. Söz gelimi Haçlı-Siyonist ittifakına karşı akla gelen ilk ittifakın İslam Birliği olduğu biliniyor ve görülüyor olmasına rağmen dile getirilmiyor, getirilemiyor. Bu durum insanın aklına İslam Birliği’nden söz edilmesini, gündeme getirilmesini bir gizli el yasaklamış mıdır?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi