Ankara Büromuzun geleneksel hale getirdiği sabah kahvaltılarının dün sabahki konuğu OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı eski dost Orhan Aydın idi. Sadece tanışıklığımızın çok eskilere dayandığını vurgulamak için eski dost demiş değilim. Yaklaşık kırk yıl önceye dayanan birliktelik ve dostluğumuzun aynı zamanda bir ideal birlikteliğine dayanıyor olması ilişkiyi daha da güçlendiriyor. Uzun yıllara dayanan ideal ve kader birlikteliği söz konusu olduğunda bir araya her gelişimizde geçmişe gidiyor, geçmişte yaşadıklarımız ve özellikle de 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 10 yıl boyunca sıkıyönetim mahkemelerinde verilen mücadeleleri yeniden yaşamamak mümkün olmuyor. Çünkü o 10 yıl 100’ü aşkın genç kardeşimizin hayatından çalınmış yıllar olmuştur. Ülke sevgisi ve ülkemizin lider ülke haline gelmesi için kalkınması sevdasından başka bir hesapları olmayan o gençler diğer yaşıtlarına göre hayata 10 yıl geriden başladılar. Çekilen onca çileye rağmen bir araya gelişlerde özellikle rahmetli Erbakan Hocamızın etrafında oluşan birliktelikle bu ülkenin ağır sanayi hamlesini gerçekleştirmek, özellikle de bu yolda Erbakan Hocamızın verdiği mücadeleyi hatırlamamak, o günlere yönelik hatıralarımızın dile getirilmesi kaçınılmaz oluyor.

Sevgili Orhan Aydın’ın mühendis kimliği ile Erbakan Hocamla birlikte yola çıkmış olduğu düşünüldüğünde ister istemez Türkiye’nin geçmişten bugüne yaşadığı sanayileşme hamleleri, bu hamlelerin kimler tarafından nasıl engellendiği ister istemez akla geliyor. Dünün ağır sanayi sevdalılarının duygularında bugün de bir değişiklik olmadığı, aynı heyecanın tazeliğini koruduğunu görüyoruz. Ne var ki, bunca yıl sanayileşmekten söz edilmiş, planlar yapılmış, programlar ve araştırmalar hazırlanmış olsa da bir yerlere gelindiğinde işlerin tıkanıp kalıyor olması ve bu engellerin nasıl aşılabileceği gündeme geliyor. Kısacası, niçin bugüne kadar ağır sanayinin gerçekleştirilemediği sorgulanıyor. Bu bakımdan Orhan Aydın ile sanayileşme üzerine yapılan görüş alışverişleri sadece teoriden ibaret kalmıyor. Onun hem mühendis kimliği hem de ülkemiz ve bölgemiz açısında önemli bir yere sahip bir sanayi bölgesinin yıllardan beri başında bulunması sebebiyle işin uygulama yönü de gündeme geliyor. Biliyoruz ki, pek çok bilinen markaların parçalarının önemli bir bölümü OSTİM’de yapılıyor/üretiliyor. Yani, Türkiye’nin sanayileşme konusunda, özellikle ağır sanayi alanında üretiminin önünde fazla bir engel yok. Önemli olan kendimize has projelerin hazırlanması ve bize ait markaların tamamının yerli üretim olarak hayata geçirilebilmesi. Hemen belirteyim ki, bu hususta sevgili Orhan Aydın’ın 40 yıl öncesinin heyecanını aynen taşıdığını gördüm.

Orhan Aydın ile geçmişe yolculuğa çıktığımızda elbette sadece geçmişe takılıp geçmişte yolculuk yapmış değiliz. Ama geçmişte emeği geçenleri hatırlamaz, onların birikiminden yararlanmaz isek ileri hamleler yapmanın zor olduğunu da unutmamak gerekiyor. Sözgelimi geçmişe dönüp Erbakan Hocamın sanayileşme sevdasını hatırlayınca o yıllar her zaman yanında yer alan bir başka milli sanayi sevdalısı rahmetli Doç. Dr. Sedat Çelikdoğan’ı hatırlamamak mümkün değil. Çelikdoğan Erbakan Hocamdan sonra devlet kademelerinde sanayileşme ortamının kalmadığını görünce çalışmalarını OSTİM’de Orhan Aydın ve arkadaşları ile yürütmek için elinden geleni yaptı. Bu yolda temelini Erbakan Hocamın attığı Konya TÜMOSAN fabrikasını OSTİM alarak sürdürmek için yoğun çaba gösterdiler. Ne var ki, bazı sebeplerden dolayı o işten çekilmek zorunluluğu ortaya çıktı.

Bu arada Orhan Aydın ve arkadaşları tarafından hayata geçirilmek için harekete geçilen OSTİM Teknik Üniversitesi’nin önümüzdeki yıl faaliyete geçeceğini, böylece teknik alanda teori ile pratiğin birlikte sürdürüleceğini, öğrencilerin okul bitmeden işin uygulamasını da öğrenmiş olacaklar. Böylece, yıllardan beri teknik eğitimin sanayi ile birlikte yürütülmesi düşüncesi üniversite bazında hayata geçirilmiş olacak. Kısacası, Orhan Aydın 40 yıllık milli sanayi ideali yönünde önemli bir adım atmış ve ülke ihtiyacına önemli ölçüde cevap vermiş olacak.