Bu köşede dünya üzerinde özellikle de Müslümanları hedef alan terör örgütlerinin hemen hepsinin arkasında Haçlı-Siyonist ittifakının bulunduğuna sıklıkla temas ediyorum. Bu yüzden teröristlerin ve terör örgütlerinin kökünün kazınabilmesi için bu örgütlerin arkasındaki ülkelerle bağının kesilmesinin şart olduğunu hatırlatıyorum. Bu tespit elbette sadece bana ait bir değerlendirme değil. Bu tespit sıkça dile getirilmesine rağmen terör örgütleri eliyle Müslümanlara yönelik vekalet savaşları tertipleyenler foyamız meydana çıktı, bu işin arkasını bırakalım gibi bir noktaya gelmiyorlar. Çünkü onlar için yaptıklarının bilinmesi onlara geri adım attırmıyor. Sahip oldukları silah gücüne dayanarak ‘Biz ne dersek o olur’ mantığı ile hareket ettikleri için de her türlü rezilliği yapmaya, cinayetin doğrudan ya da dolaylı olarak işletilmesine destek vermekten utanmaları söz konusu olmuyor. Hoş utanma duygusunu yitirmiş, bunun yerine çıkarı yerleştirmiş olmasalar zaten terör örgütleri ile hareket ederler miydi?

Bu köşede çeşitli kereler dile getirmeye çalıştığım terör örgütleri ile Haçlı-Siyonist ittifakı ilişkisi üzerinde uzun uzun duracak değilim. Sadece ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesvile kentinde beyaz ırkçılara yönelik protesto eyleminin kanlı bitmiş olmasına dikkat çekmek istiyorum. Çünkü olayların ardından Başkan Trump’ın yaptığı açıklamada sergilediği üslup dikkat çekiciydi. Açıklamada saldırganlar terörist olarak nitelendirilmiyor, sadece taraflar sükunete davet ediliyordu. İslam dünyasında bir terör eylemi meydana geldiğinde bu vesileyle İslam’a saldırmayı marifet bilen, Müslümanları kanlı katiller olarak göstermeye dikkat edenlerin işin ucu kendilerine dayanınca, bir başka ifade ile terör olayları kendilerine sıçrayınca teröristlerin dini arasında bir bağlantı kurmak akıllarına hiç gelmiyor. Halbuki, bir terör eylemine bir Müslüman’ın adı karıştığında tüm Müslümanları terörist ilan etmekten, İslam’ı terör dini gibi göstermekten çekinmeyenlerin ABD’deki son terör olayları karşısında sergiledikleri tavır dikkat çekicidir ve her konuda olduğu gibi terörde de ikiyüzlü bir tavır sergilediklerini ortaya koymuştur.

Aslında ırkçılığın yükselişte olduğunu AB ülkelerinde yaşananlar, özellikle de Avrupa’daki Müslümanlara yönelik saldırılar göstermişti. Hatta, Avrupa ırkçılığın, buna bağlı olarak İslam düşmanlığının yükselişine çeşitli çevreler dikkat çekerek gerekli tedbirlerin alınması çağrısında bulunmuşlardı. Buna karşılık sanki yüzyıllar boyu ABD’de sürüp gelen beyazların siyahlara yönelik ırkçılığı tamamen sona ermiş gibi bir hava estiriliyordu. Bu gerçek bir türlü görülmek istenmemiş, adeta teröristler ABD ve AB ülkelerinde korumaya alınmıştı.

Özellikle ABD’de yaşanan son ırkçı saldırılar karşısında ilk aklıma ilk gelen, “Etme bulma dünyası” sözü oldu. Ayrıca ‘Ne ekersen onu biçersin’ sözünü de hatırladım. Bunu söylerken sergilenen terör eylemlerine sevinmiş değilim. Ancak teröristleri destekleyenlerin bir gün gelip aynı belanın kendi ayaklarına da dolanacağını bu vesile ile görmüş olmalarını temenni ediyorum. Görmeliler ki, koruyup kolladıkları teröristlerin sonunda kendi ayaklarına dolanacağını/dolandığını görürlerse belki dünyayı terör örgütleri ile tehdit etmekten vazgeçerler diye düşünüyorum.

Özellikle ABD’de yüzyıllar boyu ırkçılık sebebiyle akan kanları hatırlayarak benzer bir fitneye destek vermemeleri gerekenler, geçici de olsa kendi içlerinde ırkçılığı kontrol altına aldıklarını düşündükleri bir anda söz konusu belanın yeniden hortlaması karşısında düşünme ihtiyacı duyarlarsa sanıyorum gerçeği görürler. Gerçeği görürler de terör örgütlerine olan desteklerini çekerler mi? Hiç sanmıyorum. Çünkü ABD’nin temelinde bir ırkın kanları var. Yerli halkın yok edilişi ile ellerinden alınan yerlere yerleşilmesinden ibarettir ABD devleti. Ne var ki, bu kan içici, ırkçılar bugün dünyaya nizamat vermeye kalkmaktadırlar. Dünyanın başına bundan daha büyük bir belanın gelmesi söz konusu olabilir mi?