ARAKAN Müslümanları Myanmar’a sonradan bir yerlerden göç etmiş değiller. Yüzyıllardan beri Myanmar’da yaşıyorlar. Oralara İslamiyet’in gidişinin tarihi yüzyıllar öncesine dayanıyor. Ne var ki, bir zaman gelmiş Myanmar’da yönetimi ellerinde bulunduran Budistler Müslümanları şiddet kullanarak belli bir bölgeye toplamış, orada abluka altına almışlar. Daha sonra öyle bir noktaya gelinmiş ki, vatandaşlıktan çıkartılmış, mesken ve toprak edinme hakları bile iptal edilmiş. Sonuçta toplayıp ablukaya alındıkları bu insanların Arakan’da bile varlıklarına tahammül edilememiş, ya katledilerek ya da göçe zorlanarak varlıklarına son verilme yoluna gidilmiş. Myanmar’da bugün yaşananlar işte bu anlattıklarımın uygulanmasının bir soncudur. Meseleye bu açıdan bakıldığında İsrail’in Filistin’de bir devlet olarak başta İngiltere olmak üzere Haçlı ittifakı tarafından kurulması ve arkasından Filistinlilerin yüzyıllardır barındıkları vatanlarından ya göçe zorlanmaları ya da küçük bir bölgede abluka altında yaşmaya zorlanmaları ile Arkan Müslümanlarının başına gelenler büyük benzerlik gösteriyor.

Bu bakımdan Myanmar ikinci İsrail, Arakan ikinci Gazze nitelendirmesini yaptım. İkisinin ardında da sömürgeci güçler, İslam düşmanları var. İkisinde de benzer bölgeler oluşturulmuş, Müslümanlar vatanlarında sığıntı durumuna düşürülmüş. İkisinde de toprakların gerçek sahipleri her gün biraz daha sıkıştırılıyor, ellerindeki topraklar daraltılıyor. Kendi vatanlarında sığıntı konumuna düşürülüyorlar. Özetle Myanmar yönetimi Arakan’da, İsrail Gazze’de Müslümanları bir yandan abluka altında yaşamaya mahkûm ederken öbür yandan da Arakanlılar ve Filistinliler yurtlarını terke zorlanıyor. İşin bir başka dikkat çeken tarafı ise Myanmar ordusu İsrail tarafından silahlandırılıyor, onlar da Müslümanları katlediyor. Gazze nasıl İsrail kuşatması altında ve İsrail izin vermediği takdirde burada yaşayan Filistinliler hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamıyor ise, Arakan’da da aynı durum söz konusu. Tüm bunlar İslam düşmanlığında küfür cephesinin birlik olduğunu, birlikte hareket ettiğini gösteriyor. Ayrıca dünyaya nizamat verme iddiasındaki sömürgeci ülkelerin Arakan Müslümanlarına karşı sergilenen katliam karşısındaki tepkisizlikleri de küfür cephesinin ortak hareketini gösteriyor.

Öte yandan İsrail’in Ortadoğu’nun kalbine bir hançer gibi saplanmasının önünü açan Haçlı ittifakının bir takım çıkarlarını dikkate aldığı hatırlandığında, Myanmar yönetiminin Arakanlı Müslümanları yok etme gayretleri karşısında sömürgeci güçlerin sessiz kalışının ardında da benzer çıkar hesaplarının olduğu görülüyor. Yeraltı zenginliklerinden paylarına düşecek miktarı artırmanın peşinde olan sömürgeci güçler, Myanmar yönetiminin vahşetine seyirci kalıyorlar. Aynen İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırı ve katliamları karşısında kıllarını kıpırdatmıyor olmaları gibi.

Myanmar’da Genelkurmay Başkanı’nın yönetim üzerinde çok etkili hatta belirleyici olduğu, bir bakıma seçilmiş birinin bulunmasına rağmen son sözü askerin söylediği hatırlanacak olursa, sömürgeci güçlerin ve İsrail’in demokrasi diye bir dertlerinin olmadığı, önemli olanın çıkarları olduğu bu vesile ile bir kez daha görülmüş oldu. Myanmar Genelkurmay Başkanı’nın geçtiğimiz günlerde yaptığı İsrail ziyareti sırasında cumhurbaşkanı tarafından ağırlandığı düşünüldüğünde ABD ve AB silahlarının İsrail eliyle katil Myanmar yönetimine verilmesi anlaşmasının imzalanmış olması da gösteriyor ki, yaşananlar Arakan Müslümanlarının terör eylemlerinde bulunması ile ilgili değildir. Çünkü Arakan Müslümanları bırakın silahı, barınacakları bir evleri ve karınlarını doyuracakları gıdaya bile sahip değillerdir.