Barzani gider bir başka Barzani gelir!..
Bağımsızlık referandumunun ardından Barzani, “Artık ölebilirim” demiş. Yani, kendisi için en önemli bir neticeye ulaşmış. Hatta, yönetimi bırakabileceğini bile ima etmiş. Barzani bırakırsa Irak huzura mı kavuşacak? Batı’ya maşalık yapan bir Barzani gider bir başkası gelir. Öyle anlaşılıyor ki, referandum ile Barzani çocukluk hayali olan bağımsız Kürt devletini gerçekleştirdiğini düşünüyor. Bu arada Irak Merkezi Yönetimi ile memur maaşları konusunda temasa geçilmiş, Barzani, Bağdat yönetiminin aylık olarak önerdiği 368 milyon dolarlık maaş ödeneğini kabul etmeyerek aylık memur maaş giderinin 732 milyon dolar olduğunu açıklayarak Bağdat’ın bu rakamı göndermesini istemiş. İki taraf arasındaki pazarlık, verilen ile istenen rakamın yeterli olup olmayacağı ayrı bir konu.
Bir yanda bağımsızlık referandumu yapılırken öbür yandan merkez yönetim ile memur maaşlarının miktarı konusunda pazarlığa girişilmesi, ardından da Barzani’nin görevi bırakabileceğini açıklamasının elbette bilmediğimiz bir sebebi olabilir. Ancak bağımsızlık peşinde koşanların merkezi yönetimden gelecek paranın pazarlığını yapıyor olması normal bir yaklaşım olabilir mi? Yani Barzani, merkezi yönetim ile birtakım pazarlıkları başlattı da dünyanın haberi mi yok? Öyle ya!.. Mademki Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi bağımsızlık peşindedir, bunun için her türkü hesabı yapmış, hatta gelir kaynaklarını incelemiş, bunun için Irak anayasasına göre Bölgesel Yönetim dahilinde bulunmayan Kerkük gibi birtakım yerleşim merkezlerini de işgal etmiş ve kendi sınırları içine almanın hesaplarını yapmış, o zaman Irak merkezi yönetimi ile maaş ödemesi konusunda maaş pazarlığı yapmanın ne anlamı var?
Geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak benzeri bir referandum oylaması da İspanya’da yapıldı. Daha doğrusu yapılmak istendi ama İspanya hükumetinin karşı çıkması sonucu birçok yerde oy kullanılamadı, çıkan çatışmalarda 3’ü ağır olmak üzere 761 kişinin yaralandığı belirtiliyor. Buna karşılık Kuzey Irak’taki referandum konusunda tüm dünya karşı olmasına rağmen oylamaya dışarıdan bir müdahale söz konusu olmadı. Denebilir ki, sözlü olarak İsrail hariç tüm dünya Kuzey Irak’taki bağımsızlık referandumuna karşı olmasına rağmen Barzani dünyayı karşısına alarak giriştiği işi sonuçlandırdı. Bu gücü nereden aldığını sormaya gerek yok sanıyorum. Barzani, bu gücü sözlü olarak karşı çıkın ülkelerin el altından kendisine verdikleri destekten aldı. Artık işin bu boyutunun gizli bir yanı kalmadı. Yani Haçlı-Siyonist ittifakı Irak’ın parçalanması yolunda atılan adımı sadece seyretmeyi tercih etti. Yani Irak’ın bölünmesi yönünde Barzani’ye destek oldular. Buna karşılık benzer bir durum İspanya’da meydana geldiğinde Haçlı-Siyonist ittifakı İspanyol hükûmetinin oy sandıklarını iptal etmesi, oy kullanılacak yerlerin kilitlenmesi, oy kullanmak isteyenlerin polis gücü ile dağıtılması gibi tavırları karşısında sessiz kalmıştır. Yani Irak’ın, hatta ileride Suriye ’nin bölünmesine destek verenler İspanya söz konusu olduğunda bölünmenin karşısında yer aldılar. Buna ister ikiyüzlülük, ister samimiyetsizlik deyin, Haçlı-Siyonist ittifakı kendi arasında başka, İslam ülkeleri söz konusu olduğunda farklı bir tavır sergiliyor. Bir diğer ifadeyle demokrasi kendi aralarında başka, İslam dünyasında farklı bir anlama sahip oluyor.
Söz gelimi Kıbrıs söz konusu olduğunda KKTC ’nin Rum kesimi ile birleşmesi, hatta birleşmenin de ötesinde katılması için çabalayan Haçlı-Siyonist ittifakı İslam ülkelerinin parçalanması söz konusu olduğunda halkların özgürlüğünü hatırlıyor ve savunuyorlar. Bu ikiyüzlü tavır karşısında İslam dünyasının birleşmek için neyi beklediğini insan merak ediyor. Dileriz uyanış için daha çok fazla beklemek zorunda kalmayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.