Özür dilemek neyi çözüyor?
Myanmar yönetiminin soykırımından kaçarak Bengladeş’e sığınan Arakanlı Müslümanların sayısı net olarak bilinmiyor olmakla birlikte 700 bine ulaştığı tahmin ediliyor. Bu arada katliam ve yangınlarda hayatını kaybedenlerin sayısını da kimse bilmiyor. İşin acı tarafı bu durum Birleşmiş Milletler(BM) denen örgütü de hiç ilgilendirmiyor. BM, benim nazarımda pek çok olayda bir istatistik kurumu gibi davranarak rakam açılamakla yetinir. Bu örgüt için ölenler eğer Müslüman ise bir rakamdan öteye geçmez. Myanmar’da yaşananlar karşısında BM bu görevini de tam olarak yapmadı. Adeta yaşananları görmezden gelmeyi tercih etti. Arakanlı Müslümanlar yüzbinler halinde yollara dökülüp kendilerini Bangladeş’e atmaya çalışırken ortaya çıkan görüntüler karşısında susamayan, bir takım açıklamalar yaparak üzüntülerini belirten Haçlı dünyası giderek Arakan olayını unutulmaya terk etti. İşlerine böyle geldi. Myanmar’da yaşananlar karşısında tek duyarlı tavrı sergileyen ülke Türkiyeoldu. Hemen gerek devlet kurumları, gerek STK’lar devreye girdi, bir yardım seferberliği başlatıldı. Bu tutumu ile Türkiye, dünyaya insanlık dersi verdi. Ancak, olayın boyutları öylesine büyüktü ki, Bangladeş’e sığınan Müslümanların derdine derman olmak için Türkiye’nin gayretleri yeterli değildi. Ama işe yaradığını, az da olsa yapılanların derde derman olduğunu söylemek gerekir. Eğer Türkiye’de olmasaydı yüzbinlerce Müslüman kardeşimiz tamamen yalnızlığa itilmiş olacaklardı.
Bangladeş’e sığınan Arakanlı Müslümanlara yapılan yardımların kalıcı olması da Bangladeş yönetimi tarafından istenmiyor. Böyle bir açıklamaları yoktu ama başta Cansuyu Yardımlaşma Derneği olmak üzere bazı kuruluşlar ellerinden geldiğince mültecileri bir çatı altına alabilmek için çadır kurmaya başladılar. Ve bu çabaları devam ediyor. Ancak, Bangladeş yönetimi çadırların kurulacağı alanlara beton dökülmesine izin vermiyor. Çünkü beton dökülerek kurulacak çadırlar ve yapılacak prefabrik konutlar Arakanlı Müslümanları ülkelerinde kalıcı hale getirir endişesine kapıldılar. Netice itibariyle Bangladeş yönetimine kimler baskı yaptı/yapıyor bilinmez ama sınırlarını açtılar ama ülke içine dağılmalarını engellediler. Tahsis ettikleri alanlarda kalıcı konut yapımına izin vermediler. Bu da ister itemez yardım kuruluşlarının elini bağlayıcı bir gelişme oldu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türk STK’lar ellerinden gelen yardımı ve desteği ulaştırmayı sürdürüyorlar. Bunu yakından biliyorum. Ancak, ilk günlerdeki hareketliliğin de kalmadığını söylemek lazım. Çünkü dünya sessiz kalarak ülkemizi Arakan Müslümanları konusunda yalnız bıraktı. İslam dünyası da birbirleri ile çatışmadan dünyanın çeşitli köşelerindeki kardeşlerinin yardımına koşmaya vakit bulmadı(!) Petrol paralarını yeni silahlar almak, ABD ’li silah tüccarlarını zengin etmek için ABD’ye aktarmaktan Arakan Müslümanlarına yönelik ciddi bir çabanın içine girmediler/giremediler. Bu bakımdan her şeye rağmen Türkiye ve Türk STK’lar arazide hâlâ varlıklarını ve çabalarını sürdürüyorlar.
Haçlı ittifakı ise hâlâ sessizliğini koruyor. Sadece aylar sonra Papa önce Myanmar’a gitti, orada yaptığı konuşmalarda hayatta kalma mücadelesi veren insanların dini kimliğini ağzına bile almadan Bangladeş’e geçti. Burada bir grup Arakanlı Müslüman ile görüşmesi sırasında, “Sizi inciten herkes adına, dünyanın kayıtsızlığı için özür ve af diliyorum” diyerek görevini ifade etmiş oldu!.. Bu özür dilemenin Arakanlı Müslümanlara ne faydası oldu diye sormayın, çünkü hiçbir faydası olmadı. Olması da mümkün değil. Kaldı ki Bangladeş’e sığınmış Arakanlı Müslümanların lafa değil, başlarını sokacakları bir mekana yiyecek ve giyeceklerinin teminine ihtiyaçları var. Açlıktan ölmek üzere olan kucağındaki çocuğuna ağlayan Arakanlı anne için özür ne ifade eder ki…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.