Kudüs’ü savunmak tüm Müslümanların sorumluluğu
Filistinli kardeşlerimiz yıllardan beri başta Kudüs olmak üzere tüm Filistin topraklarını savunmak için her türlü çabayı gösteriyor, bu uğurda kan vermekten, gözyaşı dökmekten geri durmuyorlar. Çünkü onlar yediden yetmişine hepsi birer kahraman. Trump’ın son açıklamasının ardından da hep birlikte sokaklara döküldüler, direnişlerini sürdürüyorlar. Ancak, Filistinli kardeşlerimiz Kudüs’ü savunuyorlar diye dünya Müslümanları sorumluluktan kurtulamazlar. Kısacası, Kudüs’ü savunmak, dünya Müslümanlarının ortak sorumluluğudur. Bunun için de tüm Müslümanların birlikte hareket etmesi mecburiyeti var. Özellikle şu günlerde Müslümanların birliğini engelleyecek ya da zayıflatacak bir takım eylem ve söylemelerden kaçınılması gerekiyor. Kudüs söz konusu ise Müslümanların bir takım ırki ve mezhebi hassasiyetleri kaşıyarak ön plana çıkarmaları Müslümanların direnişini zayıflatacaktır. Özellikle de Haçlı-Siyonist ittifakının giderek saflarını sıklaştırdığı bir ortamda Müslümanların birbirinden uzaklaşmasına ve saflarının seyrekleşmesine yol açacak tavırların bir kenara bırakılması gerekir. Böyle bir söylem ve eylem bilinmelidir ki, sadece Haçlı-Siyonist ittifakının işini kolaylaştıracaktır.
Bu noktada Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Haçlı-Siyonist ittifakının birlikte harekete geçtiğini, imparatorluğun dağıtılmasının ardından o topraklardan pek çok devletin ortaya çıkartıldığı ve bir takım kimselerin krallık, şeyhlik, emirlik ya da ya da devlet başkanlığı koltuğuna oturtulduğu, aynı düzenin bugünde devam ettiği hatırdan çıkartılmamalıdır. Hatta bir takım kimselerin oturdukları koltukta varlıklarına Osmanlı’yı parçalayanların desteği ile sürdürdükleri, İslam dünyasında mezhepçilik ve ırkçılık cereyanlarının bu çevrelerce körüklendiği unutulmamalı. Sömürgeciler İslam dünyasının dağınıklığının ancak bu yolla korunabileceğini bildikleri gerçeği karşısında İslam dünyasının her şeye rağmen birlikte hareket etmeyi başarabilmesi gerekiyor. Bu başarılamazsa unutulmamalıdır ki, İslam dünyası sadece Kudüs’ü değil, her türlü yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürüsü devam edecek, hatta diğer kutsallarımıza da el atmak kaçınmayacaklardır. Netice itibariyle Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi yüzyıllık İngiliz planının son yıllardaki ABDeliyle uygulanmasının bir neticesidir. Yani böyle bir tutum Trump’ın kişisel tasavvurundan ibaret değildir. Böyle olunca da İngiltere’den Trump’ın kararını eleştiren bir takım açıklamalara inanılmaması gerektiği ortadadır.
Netice itibariyle, bölgemize yönelik Haçlı planı uygulanmaya devam ediliyor. Belli ki, Osmanlı’nın parçalanması ve yerine kendilerine bağlı bir takım devletçikler oluşturmak planı sahiplerini tatmin etmemiş, var olan devletler yeniden parçalanmaya, kısacası bölgemizde haritanın yeniden çizilmesine çalışılıyor. Bunun sonu eğer Müslümanlar birlik oluşturamazlarsa bilinmelidir ki, şimdi bir takım koltuklarda oturanlar çok geçmeden o koltuklarını da kaybedecekler, efendilerinin kölesi haline geleceklerdir. Bu gerçeğin tüm Müslüman yöneticiler tarafından görülmesini sağlamanın yolu ise kendi aramızdaki bir takım farklılıkları kaşımak ve tahrikten geçmiyor. Yukarıda da belirttiğim gibi Müslümanların arasındaki bir takım farklılıkları körükleyenler bölgemizde yüz yıldan beri uyguladıkları böl, parçala ve yut planının sahipleridir. Buna alet olmamak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.