ABD psikolojik baskıdan anlar mı?
BM Genel Kurulu’nda ABD’ye, “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımaktan vazgeçme” çağrısı yapan karar tasarısı ABD’nin tehditkâr açıklamalarına rağmen kabul edildi. Karar tasarısına 128 ülke ‘evet’ derken, ABD ve İsrail yanlarında sadece 7 ülke bulabildi. Onlar da küçük ada devletçikleri. Belli ki ABD tehditlerinden sinmişler. Buna karşılık 35 ülke de çekimser kaldı. Ortaya çıkan rakamlara bakarak neticeyi ‘ABD’ye Kudüs tokadı’ olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Peki, bu tablo Trump’ı aldığı kararı gözden geçirme ve geriatmaya zorlayabilir mi? Hemen belirtelim ki çıkan sonucun bağlayıcılığı yok. Bu yönüyle meseleye bakıldığında kurallarını sömürgeci güçlerin belirlediği kurumlarda kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Bu oyun bazen bazı ülkelerin iştirakleriyle sergilenirken son olayda olduğu gibi ABD ya da bir başka daimi üye tek başına sahnelemiş oluyor.
Aslında BM Genel Kurul’unda oluşan bu tavrın bir müeyyidesi olmadığı biliniyordu. Buna rağmen ABD’ye karşı bir sonuç çıkmış olması önemlidir ancak yeterli değildir. Çünkü BM’de Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin oy birliği olmadığı sürece bir yaptırım kararı alınması mümkün değil. Denebilir ki BM 5 daimi üyece teslim alınmıştır. Olaya bu yönünden bakıldığında BM esirdir. Bu bakımdan dünya üzerinde barış ve huzurun tesisi, adaletin hâkim olması için BM’nin önce bu esaretten kurtarılması gerekiyor. Bu ise şimdilik mümkün görünmüyor. Çünkü BM’nin daha doğrusu Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinin kararı ile ya kendi kendini tasfiye etmesi ya da 5 daimi üyenin mevcut statülerinden vazgeçecek diğer üyelerle eşit olmayı kabul etmelerine bağlıdır. Böyle bir durum ise en azından bugünkü şartlarda mümkün görünmüyor.
Ülkeleri işgal etmeyi, istemedikleri yönetimleri devirmeyi, kısacası güçlü oldukları için her konuda haklı olduklarını düşünenlerin sahip oldukları imtiyazlardan vazgeçmeleri söz konusu değildir. O zaman bu çarpık yapıya, bu işgalci ve sömürgecilere karşı diğer ülkelerin tepkilerini sadece son oylamada olduğu gibi koymanın ötesine geçmeleri, yeryüzünde yeni bir dengenin oluşması için harekete geçmeleri gerekiyor. Bu yapılamadığı sürece bir takım alınan kararların tanınmamasını sağlamaya çalışmak hiçbir sonuç vermeyecektir. Tüm bunları söylerken son alınan kararın önemsiz olduğunu kabul ediyor değilim. Önemli bir karar alınmıştır ama tüm dünyanın karşı çıkmasına rağmen aldığı kararda ısrar den Trump’ın BM Genel Kurulu’nun karar karşısında utanmasını ve geri adım atmasını beklemek zor görünüyor. Hatta diyebiliriz ki kırılan gururu onu daha da tepkisel hale getirebilir. Böyle olduğu takdirde ise dünyayı önümüzdeki dönemde daha da sıkıntılı günler bekliyor demek yanlış olmaz.
Aslında zalimleri hizaya getirmek zor değildir. Yeter ki oturdukları koltukları sömürgecilere borçlu olan yöneticiler kendilerinin bir maşa olarak kullanıldıklarının, bir gün kendilerinin de cesetlerinin çöpe atılabileceğini görsünler ve buna göre hareket etsinler. Paralarını ABD bankalarına yatırarak onların oturdukları yerden zenginliklerini artırmalarına hizmet etmek yerine dünya üzerendeki ihtiyaç sahiplerinin emrine verebilsinler. Belki bu söylediklerim bugünkü şartlarda imkânsız gibi görünüyor olabilir. Ama yeryüzünde barışın sağlanması zalimlerin tasallutundan kurtarılmasına bağlıdır.
Sonuç olarak BM Genel Kurulu’nda alınan karardan Trump gerekli dersi çıkarsın ve attığı her adımın ben yaptım oldu mantığı ile istenen sonucu vermeyeceğini görsün. Çünkü hiçbir ülke bu dünyada tek başına yaşamıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.