Saadet, kutuplaşma değil, kucaklaşma diyor
Başta iktidar partisi olmak üzere bazı partiler kutuplaştırma ve ayrıştırmayı politikalarının esası haline getirdiler. Ana muhalefet partisi de bu ayrıştırma ve kutuplaştırmaya destek verir bir politika izleyince ortalık kim sesini ne kadar yükseltirse söylediklerinin kitleler tarafından benimseneceğini sanıyorlar. Buna bir de medyanın kutuplaştırmadan yana tavır sergilemesi eklenince ortada sürekli kavga eden, kavga etmeden konuşamayan, topluma doğruları anlatma imkânı bulamayan, belki de toplumun doğruları görmesini istemeyen partiler ve liderleri görünüyor. Giderek kim ne kadar sesini yükseltirse sadece kendisinin sesinin toplum tarafından duyulacağı ve doğru kabul edileceğini sanıyorlar. Hâlbuki gürültü kirliliğinin yerine her parti düşüncesini topluma aktarmaya çalışsa, ülke sorunlarına doğru çözümler bulmak o ölçüde kolaylaşacaktır.
Siyasi parti lider ve sözcülerinin taraftarlarını artırmak adına seslerini yükseltmelerini anlamak mümkün olsa da, medyadaki bir takım kraldan fazla kralcıların tutumunu anlamak mümkün değil. Çünkü bu kraldan fazla kralcıların pek çoğunun dün kimlere yalakalık yaptıkları, nereden nereye geldikleri, hangi ağacın altında ölecekleri belli olmayan tiplerin desteklediklerine de bir gün zarar vereceklerini görmek gerekiyor. Çünkü ‘en doğruyu sen bilirsin, ne söylersen doğrudur’ diyenlerle çevrilmiş olan liderler giderek söylenen doğruları gürültü kirliliği arasında göremiyorlar.
Bu karmaşada oluşturulan ittifakların ‘milli’ olarak nitelendirilmesinin, ittifakta yer almayan partilerin gayr-i milli ilan edilmesi anlamına geldiğinin bile farkında olunmuyor. Her fırsatta demokrasi sevdalıları tarafından partilerin demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olduğu tekrarlanır. Partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsuru iseler o zaman, iktidar partisi sözcülerinin herkesi kendi çevrelerinde oluşan ittifak içine davet etmelerinin mantıklı bir izahı var mıdır? Hemen belirteyim ki, partilerin ittifak oluşturmasına karşı çıkıyor değilim. Getirilmiş olan başkanlık sistemi ile ilgili anayasa değişikliği yönetimde istikrar, koalisyonlar döneminin sona ereceği şeklinde savunulurken, partilerin şimdiden ittifaklar oluşturması, hatta gelecekte nasıl birlikte hareket edeceklerini araştırmaya başlamaları, aralarında mutabakatlar sağlamaya çalışıyor olmaları koalisyonlar döneminin kalıcılık kazanacağı anlamına gelmez mi? Kaldı ki, oluşturulan komisyonlar aracılığı ile yürütülen çalışmalar karşılıklı bir takım tavizler vermek anlamına gelmez mi? Böyle bir yaklaşımın partilerin koalisyon kurarken ki tavırlarından farkı kalır mı?
Afrin operasyonu Türkiye’nin beka sorunu ortaya çıktığı için başlatıldı. Sınırlarımızın hemen ötesine bir terör örgütünün koridor oluşturmasını engellemek için yola çıkıldı. Peki, ülkemizin beka sorununun tartışıldığı, bunun için silahlı kuvvetlerimizin sınır ötesinde operasyon başlattığı, karşısındaki kuklaların ellerindeki silahların ABD’ye ait olduğu bir zamanda kutuplaştırıcı tavırlar yerine kucaklaşmayı esas alan bir tutum gerekmez mi? Saadet Partisi her platformda kucaklaşmayı teklif ederken bir takım kraldan fazla kralcıların sergilediği tahammülsüzlüğün izahı olabilir mi? Sözün kısası rahmetli Erbakan Hocamın söylediklerine yıllarca karşı çıkanların bugünlerde hep onun haklılığını dile getiriyor olmaları hatırlanarak, özellikle iktidar partisinin Saadet Partisi’nin kutuplaşma değil kucaklaşma çağrısına kulak vererek ayrıştırıcı tavrını terk etmesine ülkenin ihtiyacı vardır. Özellikle de iktidar partisi yanında yer alan partilerin milli, diğerlerin farklı nitelendirilmesi ülkeye yarar sağlamaz. Bu gerçeğin geç kalmadan farkına varılmasında fayda vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.