Baraj engeli ittifaksız neden kaldırılmadı?
AK Parti ve MHP’nin ortaklaşa gündeme getirdiği ittifak düzenlemesi ülke çıkarlarından, adalet ve eşitliğin sağlanmasından çok ilk seçimde Sayın Erdoğan’ın ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmesini öngörüyor dersek yanlış mı söylemiş oluruz? Çünkü ortaya öyle bir yapı çıkartılıyor ki, ittifak yapan partiler için baraj engeli kalkıyor. İttifaka katılmayanlar için yüzde onluk baraj engeli korunuyor. Böylece ittifaka hayır diyen, ‘Biz ayrı bir partiyiz, ülke sorunlarına çözüm önerilerimiz var, bu önerilerimizi milletimize sunarak oylarını talep edeceğiz’ diyen partiler ise söz konusu yüksek barajda boğulmaya mahkûm edilmek isteniyor. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın, “İttifaka katılan partilerin barajı aşması kolaylaşacak” cümlesi bile yukarıda dikkat çekmeye çalıştığımız düşüncemizin doğruluğunu göstermiyor mu? Kaldı ki Bozdağ’ın, “İttifaka katılan partilerin barajı aşması kolaylaşacak” değerlendirmesi de eksik bir ifadedir. Çünkü ittifak barajı aştığı takdirde ittifaka katılan tüm partiler barajı aşmış kabul edilecek ve aldıkları oy oranında milletvekili çıkartabilecekler. Getirilen düzenleme kamuoyuna böyle takdim edildi. Hemen belirteyim ki, ittifakların hukuki bir zemine kavuşturulmasını destekliyorum. Çünkü yıllarca böyle bir düzenlemenin getirilmesi gerektiğini savunduk.
İttifakların hukuki zemine kavuşturulmasına itirazım yok ama bu düzenleme getirilirken bir takım tuzaklarla birlikte hazırlanmış olması insanı rahatsız ediyor. İttifaka girecek partilere rüşvet denebilecek bir takım imtiyazlar sağlanmasaydı, barajı aşmak için ille de ittifaka girmek mecburiyeti olmasaydı, baraj ya tamamen kaldırılsaydı ya da makul bir orana indirilmiş olsaydı adalete daha uygun olurdu. Böyle yapılmayıp ittifaka giren partiler için baraj engelinin kaldırılması ister istemez, yeni sistemin küçük partileri tasfiye projesi olduğunu, Türkiye’yi iki partili sisteme götüreceğini söyleyenleri haklı kılıyor.
Kaldı ki, Bekir Bozdağ’ın, “HDP ile CHP ittifak yaparsa dürüstlük olur” ifadesi de ülkenin ikili bir sisteme götürülmek istendiğinin bir başka göstergesi değil midir? CHP ile HDP ittifakının iktidar partisi sözcüsü tarafından dilendirilmesi bir başka açıdan da bir çelişkiyi seriliyor. Çünkü kısa bir süre öncesine kadar başta Başbakan Yıldırım olmak üzere yetkililer CHP’nin de milli ittifak çatısı altına girmeye davet ediyorlardı. Bir yandan CHP gayr-i milli ilan edilirken öbür yandan sanki gayr-i millilikten kurtarmak(!) için ittifaka davet ediliyordu. Kısacası dün kendi ittifaklarına davet ettikleri CHP’ye bugün HDP ile ittifak yapması öneriliyor. Görünen o ki, MHP ile oluşturulacak ittifak ile iktidar partisi hedefine ulaşacağını düşünüyor.
Hâlbuki bu tür dolambaçlı yollara hiç gerek yoktu. İsteyen partiler Cumhurbaşkanı adaylarını çıkarır, ilk turda yarışılır, ikinci tura kalan iki aday etrafında zaten seçmen de tercihini yapardı. Yani, ilk turda seçilemeyip ikinci turda seçilmiş olmak bir eksiklik olmazdı. Kısacası ilk turda seçilmek gayreti ile ittifaka girenlere barajı aşma hususunda kolaylık sağlanmasına gerek kalmazdı. Baraj sıfırlanır mesele adil bir çözüme kavuşturulurdu. Kaldı ki, başkanlık sistemi savunulurken her durumda yönetimde istikrarın sağlanacağı ileri sürülmüştü. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, yönetimde istikrarın sağlanması için başkanın partisinin Meclis’te de çoğunluğa sahip olması gerektiği noktasına gelinmiş. Hâlbuki biz daha anayasa referandumu kampanyası sırasında bu hususa dikkat çekmiştik. Görünen o ki, önümüzdeki aylar hatta yıllarda bu yeni uygulamadan da vazgeçilebilecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.