Afganistan, Yemen, Irak ve Suriye’deki çatışmaları Üçüncü Dünya Savaşı olarak nitelendirmenin yanlış olmayacağına bu köşede çeşitli kereler dikkat çekmiştim. Afganistan’ın Rusya tarafından işgali ile başlayan olaylar aradan geçen 40 yıla yakalaşan süre boyunca bazen hafifleyerek bazen de şiddetlenerek devam etti, hâlâ devam ediyor. Sadece işgalci Rusya’nın yerini ABD almış durumda. Irak’ın işgalinin üzerinden 15 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen bu ülkede de çatışmalar tam olarak son bulmadı. Bir de ülke parçalandı. Yemen’de de yıllardan beri devam edip giden iç çatışmalar sebebiyle milyonlarca insan açlık ve hastalıklarla boğuşuyor. Suriye’de ise iç savaşın üzerinden 7 yıl geçti. BM’den zaman zaman yapılan açıklamalarda 511 bin kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca Suriyelinin de ülkelerini terk etmek zorunda kaldıkları belirtiliyor. BM’den son yapılan açıklamada Suriye’deki iç savaşın süre bakımından İkinci Dünya Savaşı’nı geçtiği ifade edilmiş. Bize göre İslam dünyasında Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından planlı olarak başlatılan iç çatışmalar sadece süre bakımdan değil, her bakımdan İkinci Dünya Savaşı’nı geride bırakmıştır. Çünkü İslam dünyasında Üçüncü Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Olaya sadece Suriye açısından baktığımızda bile çatışmaları sona erdirmek(!) bahanesi ile 10’larca ülke sahadadır. Sadece ABD çevresinde oluşmuş koalisyona bazıları sembolik mahiyette de olsa 60’a yakınülkenin dâhil olduğu belirtiliyor. Çünkü Üçüncü Dünya Savışı’nda fiilen yer almayan ama savaş ilan etmiş ülkeler vardı.

Derdim İslam dünyasında yaşanan çatışmalara yeni bir ad vermek değil. İslam dünyasının Haçlı-Siyonist ittifakı tarafından sürekli olarak çatışma ortamı içinde tutuluyor olmasına ve bu çatışmalarda hayatını kaybeden insan sayısının İkinci Dünya Savaşı’nı geçtiğine dikkat çekmek istiyorum. Bunun da demokrasi, özgürlük ve söz konusu ülkelere barış getirmek adı altında yapılıyor olmasındaki ikiyüzlülüğü göstermek istiyorum. Afganistan, Yemen, Irak ve Suriye’de şehirlerin harabeye döndüğü, hastalık ve açlığın kol gezdiği düşünülürse Haçlı-Siyonist ittifakını Müslümanların huzur, barış ve özgürlük içinde yaşamasının ilgilendirmediği, onlar için tek hedefin sömürü olduğu görülür.

İşin bir başka boyutu ise söz konusu ittifak İslam ülkelerini bir takım oyunlar ve vaatlerle karıştırıp yakıp yıkıyor ondan sonra da kenardan tahribatın telafisi için sergilenen çabaları seyrediyorlar. Bu seyirden de sadistçe zevk aldıklarını söylemek yanlış olmaz. Suriye’de Zeytin Dalı Harekâtı ile teröristlerden temizlenen yerleşim merkezlerinde yeraltında oluşturulan depolarda ele geçirilen silah ve mühimmatın binlerce TIR dolusu olduğunu hatırladığımızda sömürgeci güçlerin oyunu çok rahat anlaşılacaktır. Elbette oyunun fark edilmesi önemlidir ama bu oyuna son verecek adımların atılması, Haçlı-Siyonist ittifakının karşısında vakit geçirilmeden İslam Birliği’nin oluşturulması gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece İslam dünyasına huzur gelmeyecek, sadece çatışmalarda dile getirilen bahaneler değişecektir. Diyebiliriz ki, İslam ülkelerini kendi insanları yönetmek için harekete geçmek, sömürgeci güçleri topraklarından çıkmaya mecbur etmeleri gerekiyor. Bunun ilk şartı ise yıllardan beri İslam dünyasında sadece sömürgeci güçlerin çıkarları için sürdürülen Üçüncü Dünya Savaşı’nın sona erdirilmesidir. Yoksa yıllar boyu benzer olayları yaşamaya, zaman zaman da BM’nin yayınladığı rakamları ve nitelendirmeleri aktarmaya devam etmek durumunda kalacağız.