ABD ile Rusya çatışır mı?
Medyaya yansıyan açıklama ve haberlere bakıldığında bu hafta sonu ABD, Suriye’yi vuracak, Rusya buna karşılık verecek. Hemen belirteyim ki, böyle bir çatışma medyaya yansıdığı sertlikte olmayacaktır. Elbette, ABD Suriye’yi vurur ve buna Rusya karşılık verirse iki ülkenin çatışması söz konusu olacak demektir. ABD Suriye’yi vurursa bunun Rusya ile ne alakası var diye sormak doğru olmaz. Çünkü biliyoruz ki, Suriye’de çatışmaların başladığı andan itibaren Rusya açık bir şekilde Esad’ın yanında yer aldı da ABD kesinlikle Esad’a karşı mıydı? Bu soruya evet demek mümkün değil. Çünkü gerçekten ABD, Esad yönetiminin gitmesini istiyor olsaydı bunca gelişmeye rağmen Esad’ın işbaşında kalması mümkün olmazdı. Çünkü ABD etrafında oluşan koalisyon ülkeleri de tüm açıklamalarına ve kınamalarına rağmen Esad’ın sivil katliamından fazlaca rahatsız olmadılar. Eğer aksi olsaydı, Esad, Rusya’nın desteğine rağmen bile bunca yıl yönetimi elinde tutamazdı. Aksini düşünmek Suriye’yi Esad değil, Rusya’nın yönettiğini kabul etmek anlamına gelir. Kaldı ki, Suriye’de sadece ABD ve koalisyon ortakları bulunmuyor. Başından beri Rusya da Suriye’de varlığını koruyor. Hatta askeri varlığını artırarak sürdürüyor. Buna karşılık ABD’nin Suriye’de oluşturduğu üslerinin sayının 20’yi aştığı medyaya yansıyan haberler arasında.
Suriye’de 7 yılı aşkın bir süreden beri devam eden çatışmalarda ABD ve Rusya’nın sanki gizli bir anlaşma çerçevesinde hareket ettikleri görülüyordu. Bir başka ifadeyle Suriye, ABD ve Rusya tarafından adeta pay edilmişti. Bunun sağlanması için iki ülke sahada karşı karşıya gelmemeye dikkat ettiler. Bunun için de ısrarlı bir şekilde terör örgütlerini sahada tuttular ve bu örgütleri kendi adlarına çatıştırdılar. ABD ve Rusya dünyanın çeşitli köşelerinde olduğu gibi Suriye’de de maşalarını kullandılar. Suriye’de böyle olmasaydı iki devlet anlaşarak silaha başvurmadan Esad’ı işbaşından uzaklaştırmak için mutabakat oluşturabilir, çatışmaları sona erdirebilirlerdi. Ama bu yapılmadı. Belki buna gerek duyulmadı. Bu gerek duymayışın çeşitli sebepleri olabilir. Çatışmaların sonunda Suriye’nin parçalanması ve bu ülkede yeni devletçiklerin oluşturulması için şartların olgunlaşması beklenmiş, bunun da ötesinde Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile Suriye’de hesapları bozulmuş olabilir. Özellikle de ABD’nin Suriye’de Irak benzeri yarı bağımsız bir yapı oluşturma hesabının tehlikeye düşmüş olması sebebiyle yeni planlar uygulamaya konulmak isteniyor, bu zemin de Trump’ın “Hazır ol Rusya, füzeler geliyor” meydan okuyuşları ile hazırlanmaya çalışılıyor olabilir.
Tüm bu ihtimallere rağmen hâlâ ABD ile Rusya’nın doğrudan bir çatışmaya gireceklerini çok zayıf bir ihtimal olarak görüyorum. Böyle bir çatışma daha önce de hatırlattığım gibi İkinci Dünya Savaşı’nın ardından varılmış olan mutabakatın sona ermesi anlamına gelir ki, bu da var olan dengelerin temelden bozulması demektir.
ABD ve Rusya’nın sömürü merkezlerini ağırlıklı olarak Türk ve İslam dünyası oluşturuyor. Yıllardan beri iki ülke paylarına düşen alanlarda bazen darbe ve işgallerle, bazen de korkutmalarla sömürülerini sürdürüyorlar. En az harcama ile sömürüyü sürdürebilirlerken birbirlerine ciddi tahribat oluşturacak bir çatışmayı tercih etmeleri pek akıllıca gelmiyor.
Tüm bunlar karşılıklı bunca meydan okumanın ardından hiçbir şey olmamış gibi ABD ve Rusya’nın kenara çekileceğini düşünmüyorum. Ancak sertleşme hangi noktaya gelirse gelsin gelişmelerden dünyanın her köşesinde olduğu gibi yine Müslümanlar ve Müslüman ülkeler zarar görecektir. ABD ve Rusya’nın karşılıklı kabadayılık sergilemesinin oluşturduğu havada kendimizi kaybetmekten kurtularak İslam dünyası olarak bu gerçeğe göre harekete geçmek ve tavırlar geliştirmek gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.