Faizi, enflasyonu ve cari açığı düşürmenizi kim engelledi?
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan partisinin İstanbul İl Kongresi’nde seçim manifestosunu açıkladı. Bir bakıma seçim beyannamesi olan açıklama bir dizi vaatlerden oluşuyor. Verilen vaatlere bazıları hariç genellikle “keşke olsa” demek geliyor insanın içinden. Ancak, bu seçim beyannamesinin sahibi parti 15 yıldır tek başına iktidarda ve Meclis’ten siyasi sistemi değiştiren anayasa değişikliğini geçirebilmiş iken söz gelimi, “Ahdim olsun ki, faizler, enflasyon, cari açık düşecek” şeklindeki vaatler ister istemez akla, bunları gerçekleştirmenize kim ya da kimler engel oldu? Bu sözlerinizi yerine getirecek güç ve imkâna sahip iken bunlar 15 yıldır gerçekleşmemiş/gerçekleştirilememiş ise önümüzdeki beş yılda nasıl gerçekleşecek? Şimdiye kadar kullanmadığınız hangi programı devreye sokacaksınız?
Gördüğüm kadarıyla bu soruların cevabı seçim beyannamesinde, “Erdem, irade ve cesaretle Türkiye şahlanacak” şeklinde yer alıyor. Şimdiye kadar ülkeyi yöneten kadrolarda bu hususlarda bir eksiklik olduğunu düşünmek istemem. Bu sıfatlar bulunmuş olmasına rağmen uygulamada istenen neticenin alınamadığı görülüyor. Hemen belirteyim ki, özellikle faizlerin, enflasyonun ve cari açığın düşürülmesini gönülden alkışlarız. Ancak, cari açığın düşürülmesi için dış ticaret açığının düşmesi gerekiyor. Hâlbuki yıllardan beri aylık ve yıllık bazda genellikle her fırsatta ihracatta yaşanan artış dile getiriliyorken işin ithalat boyutu fazlaca kurcalanmıyor, ya da görmezden geliniyordu. Çünkü ihracatta söz gelimi aylık yüzde 5 artış oluyorsa, ithalattaki artış yüzde 10 ve daha fazla gerçekleşiyordu. Bu durum ihracatımızdaki artışın üretim artışından değil ithalata bağlı bir artış olarak dikkat çekiyordu. Bu gerçeği elbette Sayın Erdoğan da biliyordur. Bu bakımdan cari açık düşürülecek vaadi ile birlikte bunun nasıl olacağının da millete açıklanması gerekiyor. Gerçi, İstanbul’a yapılan üçüncü havalimanı ve Çanakkale Boğazı’na yapılacak köprü gibi yatırımlar sıkça dile getiriliyor, bunlar her fırsatta başarının göstergesi olarak takdim ediliyor ama bu yatırımların cari açığı nasıl kapatacağının izahı gerekir. Söz gelimi yerli ya da yabancı firmalar tarafından yapılan bazı köprüler ve tünellerle ilgili olarak belli sayıda aracın geçeceği garantisi verildiği ancak, ücret pahalılığı ya da yanlış hesap sebebiyle köprülerden taahhüt edilen sayıda aracın geçmediği medyaya yansıyor. Böyle olunca da aradaki farkın devlet tarafından karşılanması gündeme gelmez mi? Böyle ise o zaman her fırsatta dile getirilen benzer yatırımların cari açığın azaltılmasına etkisi nasıl olacak?
Faizlerin düşürüleceği vaadini de gönülden destekleriz. Ancak, dış ve iç borçlanmaya devam edildiği sürece faizlerin nasıl düşürüleceğini, bu konudaki sihirli değneğin ne olduğunu milletin bilme hakkı yok mu? Banka kârlarında rekor kırılmaya devam ediliyor ise gerek fert planında gerek devlet bazında borçlanmanın hızlı bir şekilde sürdüğünü söylemek yanlış olmaz. Böyle olunca da borç almak mecburiyetinde olan insan ve devletin para sahipleri karşısında pazarlık gücü olabilir mi? Özellikle de küresel sermaye ülkemizi en çok para kazanılan bir yer olarak görüyor ve hızlı bir şekilde bankalarda ve sigorta şirketlerinde devreye giriyorlarsa faizler nasıl düşecek? Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanı sık sık bankalara faizlerin düşürülmesi gerektiği hususunda çağrı yapıyor ama bir sonuç alınabilmiş değil. Çünkü onlar da biliyorlar ki Türkiye’nin borçlanması devam ettiği sürece yapılan çağrılar işe yarmayacak. Hemen belirteyim ki, bu durumdan kurtulmak bu ülkenin her vatandaşını memnun eder, etmesi gerekir. Ancak, işler söylemekle olmuyor.
Yazımı Ziya Paşa’nın bir beyti ile noktalamak istiyorum:
“Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.