Sorunlara çözüm bulmadan şikâyet çözüm olmaz
Birleşmiş Milletler’e yönelik iktidar sözcülerinin eleştirilerine katılmamak mümkün değil. Özellikle de dünyanın beşten büyük olduğu gerçeğinin sıkça dile getirilmesi de doğru bir tespit. Ancak gerçek olan husus dünya her ne kadar beşten büyük olsa da dünya üzerinde özellikle de BM’de Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi belirleyici oluyor. Yani dünyanın beşten büyük olması bu beş ülkenin BM’yi istedikleri gibi kullanmalarını engellemiyor/engelleyemiyor. O zaman BM’nin mevcut yapısının değiştirilmesi gerekiyor. Bu değişiklik sağlanmadığı sürece eleştiriler istenen sonucu vermiyor/vermeyecek görünüyor. Böyle olunca BM’yi eleştirmek doğru bir yaklaşım olmakla birlikte yeterli değil. Yeterli olabilmesi için BM’ye alternatif bir teklifi gündeme getirmek, ardından söz konusu teklifi hayata geçirmek için çaba gerekiyor. Bu yapılmadığı sürece BM’yi eleştirmenin fazla bir anlamı olmuyor. İç politikaya dönük bir malzemeden ibaret kalıyor.
Peki BM’nin bozuk, adaletsiz yapısını değiştirmeyi bu teşkilatı kuranlardan beklemenin anlamı olabilir mi? Elbette olamaz. Böyle olunca BM’yi istedikleri gibi çıkarları istikametinde kullananların bu bozuk yapıyı değiştirmeye zorlanması gerekiyor. Bunun yolu da mazlum milletlerin bir araya gelmesi ve bir güç oluşturmalarından geçiyor. Bunun için rahmetli Erbakan Hocam İslam Birliği’ne gidişin ilk adımı olarak D-8’leri hayata geçirmek için harekete geçti. Yani BM’nin bozuk yapısının düzeltilmesi, bu olmaz ise mazlumların kendi uluslararası örgütlerini oluşturması gerektiğini dile getirdi ve bunu gerçekleştirmek için harekete geçti. Bu sebepledir ki, Haçlı- Siyonist ittifakı içerideki maşalarını devreye soktu, yürüyüp giden bir koalisyonu bozdurdular. Yani meseleyi sadece BM’yi eleştiri ile sınırlı tutarsanız iktidarınızı belki korursunuz ama, dile getirdiğiniz eleştirilere çözüm getiremezsiniz.
Bir başka husus ise dünyanın dolara mahkûm hale getirilmiş olması sebebiyle özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin küresel sermayenin tahakkümünden kurtulması mümkün olmuyor. İstedikleri gibi doların değerini dürüp yükselterek sömürülerini sürdürüyorlar. Geçtiğimiz günlerde dolar birdenbire yükselişe geçti ve 4.29 TL’ye kadar yükseldi. Merkez Bankası bu yükselişi durdurmak için piyasaya 2.2 milyar dolar sürdü. Bunun üzerine dolarda 4-5 kuruşluk bir gerileme yaşandı ama, tekrar yükselişe geçti. Yani dolara bağlılık, hatta mahkumiyet devam ettiği sürece küresel sermayenin sömürüsünü sonlandırmak mümkün olmayacağa benziyor. Erbakan Hocam bu gerçeği de topluma elinden geldiğince anlattı ve çare olarak İslam Dinarı’na geçişi gösterdi. Nasıl Avrupa Birliği Avro’yu ortak para olarak kullanmaya başladı ise İslam ülkelerinin de İslam Dinarı’na geçişi ile bir kâğıt parçasından başka anlamı olmayan dolar biriktirmek mecburiyetinden kurtulacaklarını sadece halkımıza değil, tüm İslam dünyasına anlatmaya çalıştı. Günümüzde zaman zaman ülkemiz ile Rusya ve İran gibi bazı ülkelerle karşılıklı ticarette milli paraların kullanılması anlaşmaları yapılıyor. Bu anlaşmalar nispeten rahatlık getirse de kesin çözümü getirmiyor. Bu bakımdan hiçbir emek ve üretim karşılığı olmayan, sadece bir kâğıt parçasından ibaret olan dolara mahkumiyetten kurtulmak gerekiyor. Bunun yolu ise alternatif para biriminin hayata geçirilmesinden geçiyor. Kısacası İslam dünyası başta olmak üzere mazlumların haksızlıklar ve sömürüden kurtulmasının yolu İslam Birliği ve İslam Dinarı’ndan geçiyor. Bu yönde harekete geçilmeden sabahtan akşama kadar kurulu düzenden şikâyet etseniz de sömürüyü engellemek mümkün olmayacaktır. Çünkü sömürgecilerin insafa gelip, yaptıkları sömürüden utanmalarını beklemek ahmaklıktan öte bir anlam ifade etmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.