ABD Başkanı Trump, Obama döneminde uluslararası toplum ile İran arasında varılan mutabakattan çekildiğini dün resmen ilan etti. Bu açıklama aslında sürpriz değildi. Çünkü Trump söz konusu anlaşmadan çekileceğini çeşitli kereler dile getirmiş, sadece çekilmenin ne zaman olacağını belirtmemişti. Anlaşmadan çekiliş sebepleri konusunda kendince bir takım iddialar ileri sürmüş olmakla birlikte esas meselenin İsrail’in güvenliğini, İslam dünyasının İsrail karşısında güçsüz düşmesini sağlamaya yönelik olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun da ötesinde olay sadece ABD’nin İran ile imzalanmış bir anlaşmayı çöpe atmasından ibaret olmayıp Haçlı-Siyonist ittifakının İslam düşmanlığının bir tezahürü olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Çünkü Trump’ın İran ile imzalanan anlaşmadan çekildiklerini açıkladığı günde İsrail’in Suriye’ye saldırması, aynı günlerde Fransa’da 300 civarında bir takım sanatçı kisveli kişilerin bir açıklama ile Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılması gerektiğini ileri sürmeleri, Kur’an-ı Kerim’den çıkartılmasını istedikleri ayetlerin Yahudilerle ilgi olduğu da düşünüldüğünde Haçlı-Siyonist ittifakının topluca İslam ve İslam dünyasına karşı saldırıya geçtiklerini gösteriyor.

Bu noktada Haçlı-Siyonist ittifakının İslam düşmanlığını hayata geçirirken ileri sürdüklerinin tamamının yalan üzerine bina edildiğini, kendi sahtekârlıklarını gizlemeye yönelik olduğunu da unutmamak gerekiyor. Çünkü Trump İran ile imzalanmış anlaşmadan çekilirken İran’ın terör örgütlerine yardım ettiğini, kısacası terörü desteklediğini belirtiyor. Bu söylenen doğru kabul edilse bile başta kendisi olmak üzere bazı AB ülkeleri ile oluşturduğu koalisyonun bölgemizde yaptığı nedir? PKK/YPG terör örgütlerini İran mı silahlandırıyor? Bu silahları veren ABD ve müttefikleri değil mi? Binlerce TIR silah ABD tarafından PKK/YPG terör örgütüne verilmedi mi? Sadece terör örgütleri silahlandırılmakla da kalınmadı, teröristler ABD tarafından eğitilmedi mi? Hâlâ eğitilmeye devam edilmiyor mu? Kısacası, Trump’ın İran’a yönelik tüm ithamları aynen, hatta daha fazlasıyla Haçlı ittifakında var.

Bir başka husus ise İran’ın sahip olacağı nükleer silahları bölgeyi tehdit ediyormuş. Kısacası, İran’ın hedefi nükleer silahlara sahip olmakmış. İyi de İran ya da bir başka Müslüman ülkelerin nükleer silaha sahip olması dünya için tehdit oluşturuyor da ABD ve bölgemizde İsrail’in nükleer silahlara sahip olması tehdit oluşturmuyor mu? Aslında tüm bunlar bilinmeyen hususlar değil. Bilinenleri tekrar edişimdeki maksat Haçlı-Siyonist ittifakının nasıl iç içe girdiğini, iki yüzlülüklerini gizlemek için yalan söylemekten, gerçekleri gizlemekten hiç çekinmediklerine dikkat çekmektir.

Elbette Haçlı-Siyonist ittifakının ne ad altında olursa olsun İslam ve Müslümanlara yönelik saldırılarına karşı tepki vermek hepimizin görevi. Tepki vermenin ötesinde ortaya bir eylem konulması gerekiyor. Belli ki, İslam dünyası Haçlı-Siyonist ittifakı ile iyi geçinmeye, birlikte yürümeye kararlı olsa da onlar yanlarında Müslümanları görmek istemiyorlar. Öyle olmasaydı 300 Fransız Kur’an-ı Kerim’den Yahudilerle ilgili ayetlerin çıkartılmasını isteyebilirler miydi? Bu isteklerinin büyük tepki çekeceğini bilememiş olmaları mümkün mü? İsrail her türlü nükleer silahla siyahlandırılırken, İsrail aleyhine BM’den karar çıkması engellenirken, dünya üzerinde en büyük terörist devlet ve koalisyon ortakları ile İsrail iken İran’ın nükleer çalışmalar yapıyor diye terör destekçiliği ile suçlanması mümkün olabilir miydi?

Haçlı-Siyonist ittifakının durumu bu iken bazı Müslüman ülke yöneticilerinin hâlâ onlarla birlikte yürüme kararlılıklarını dile getiriyor olmaları insanın çok daha ağırına gidiyor.