Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Seçim sonrası ne olacak?

Seçim sonrası ne olacak?

İktidar seçim kampanyasını sahip olduğu medya gücüne de dayanarak pembe tablolar çizerek sürdürüyor. İktidar mensuplarına bakılırsa Türkiye çağ atlıyor, her geçen gün güçleniyor, bu sebeple de içeride ve dışarıda itibarımız artıyor. Elbette gönül böyle olmasını arzu eder. Ancak, gönlün arzu ettiği gerçekleşmediği yada görülen gerçeğe uymadığı takdirde sorunlar bir süre sonra medya gücüyle de gizlenemeyecek boyutlara gelirse tüm faturayı dar ve sabit gelirler ödemek durumunda kalmaz mı?..

Çarşı pazarda tanıdık tanımadık karşılaştığımız insanların ilk sorusu, “Durumu nasıl görüyorsun?” oluyor. Bu sorunun içinde hem siyasi havayı hem de ekonomik durumu nasıl gördüğümüzün arandığı düşünülürse, genellikle kendi cevabımdan çok soru sahibinin tavrını ve cevabını öğrenmeye çalışıyorum. Esnaf kesimi genellikle işlerden şikâyetçi. Esnafın şikâyeti iki sebebe dayanır. Birincisi beklediği geliri elde edememekten, ikinci olarak da gerçekten borçlarını ödeyemez noktaya gelmiş olmaktır. İlk sebep insanoğlunun elindeki ile yetinmeyişinin bir sonucu olur. Önemli olan piyasalarda yaşanan durgunluk ve hızlı bir şekilde girdilerdeki yükselişten kaynaklanan şikâyetlerdir. Bu noktada başta akaryakıt olmak üzere dövizdeki hızlı yükseliş sebebiyle ithal mallarının fiyatlarında yaşanan artışların toplumun alım gücünü zayıflatmasıdır. Toplumun alım gücünün zayıflaması ister istemez çarşıya, pazara yansıyor. Giderek insanlar zaruri ihtiyaçlarının dışında alışveriş yapmaktan vazgeçmek zorunda kalıyorlar.

İktidar işin farkında ki artık akaryakıta dövizdeki yükseliş sebebiyle yapılmak zorunda kalınan zammı ÖTV’den düşürmeye başladı. Böylece tüketici korumaya çalışılıyor. Ancak, bu yol ister istemez bütçe gelirlerinin azalması anlamına gelecektir. Böyle olunca da zaten baştan açık bağlanmış olan bütçe açığı giderek daha da artacaktır. Söz konusu açığın kapatılması için ya yeni vergiler ya da yeni iç ve dış borç alımı gündeme gelecektir. Bu ise ister istemez faizlerin artışını gündeme getirecektir. Sonuç olarak diyebiliriz ki, ekonomi şimdiden bir çıkmaz sokağa girmiş görünüyor. Buna rağmen bir bankanın Dubaili bir bankaya satılmış olması Türkiye’nin itibarını koruduğu şeklinde takdim ediliyor. Ülkemize gelen yabancı sermaye elbette bir güveni ifade eder ama ülkemizde vatandaş artan vergiler ve fiyat artışları karşısında hızla fakirleşirken, ihtiyaçlarını karşılayamadığı için bankalara olan borcu artıyor. Bunun sonucu olarak ülkemizde yıllardan beri olduğu gibi bankalar en fazla kâr eden kurumların başında geliyor. Bu bakımdan Denizbank’ın Dubaili bir banka tarafından satın alınmış olmasını sadece ülkemize duyulan güven ile izah etmek eksik bir değerlendirmedir. Eğer, ülkemizde bankalar her şeye rağmen en kârlı kurumlar olmayı sürdürdüğü için yabancılar bankacılık sektöründe her gün yeni bir bankayı satın alıyorlar. Sözgelimi Körfez sermayesinin ülkemizde şu anda 9 bankaya sahip olduğu düşünüldüğünde söz konusu kârlılığın cazibesi ortaya çıkar.

Çeşitli kereler dile getirmeye çalıştığımız gibi borsada ve bankacılık sektöründe yabancı sermayenin payı her geçen gün artıyor. Bir bakıma sermaye piyasası yabancıların eline geçiyor. Böyle olunca Türkiye’nin hem devlet hem vatandaş olarak borçlanmayı sürdürmesi karşısında ne kadar bağırılırsa bağırılsın faizlerin düşmesini sağlamak mümkün olmayacağı gibi faizlerde artış devam edecektir. Bu bakımdan bu seçim kampanyasını göz boyama yarışı olmaktan çıkartıp iktidar ve muhalefet ülkenin sorunlarının çözümünü ortaya koymak ve tartışmak durumundadır. Seçim sonrasını şimdiden görerek gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi