ABD ve NATO’nun işgal girişimiyse!..
Ülkemizde genel bir zaaf var. Olaylar konusunda teşhiste sıkıntı çekilmiyor ancak, teşhis doğrultusunda tedavide bir sıkıntımız var. Söz gelimi 15 Temmuz darbe girişiminin ardında özellikle ABD’nin ve NATO’nun bulunduğu konusunda, hatta 15 Temmuz darbe girişiminin ülkemizi bir işgal girişimi olduğunda da görüş birliği söz konusu. Ne var ki bu ortak tespite rağmen ülkemiz NATO üyeliğini ısrarlı bir şekilde sürdürüyor. Ve yine ABD ile dost ve müttefik olunduğu söyleminden vazgeçilmiş değil. O zaman 15 Temmuz darbe girişiminin ülkemizi bir işgal girişimi olduğunun tespiti fazla bir anlam ifade etmiyor.
HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan Elazığ’da yaptığı bir konuşmada bu konudaki görüşünü, “15 Temmuz sıradan bir darbe girişimi değil, emperyalist ABD’nin ve onun örgütü NATO’nun Türkiye’yi işgal girişimidir. Bu ülke 15 Temmuz’da yedi düvele karşı mücadele etti” diyerek dile getirmiş. Bu teşhiste Sayın Arslan’ın yalnız olmadığını vurgulayarak, benzer değerlendirmeler başta iktidar sahipleri tarafından da sıkça dile getirildi. Kaldı ki, terör örgütü başı ve pek çok militanının yıllardan beri ABD’de koruma altında tutuluyor olması, Türkiye’nin çuvallar dolusu belge göndererek FETÖ elebaşının iadesini istemesine rağmen aradan geçen bunca zamana rağmen bir sonuç alınamamış olması da 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD’nin bulunduğunun kesin delilidir.
Hemen belirteyim ki, STK’lar benzer olaylar karşısında yapılması gerekeni yapmakla sorumludurlar ve HAK-İŞ’te yapması gerekeni yapmıştır. Halkımız meydanlara çıkarak darbecilere karşı direnmiş, şehitler vermiş gazilerimizin sayısı ise binlerle ifade edilmektedir. Halkımız bu direnci ile darbecileri başarısız kılmıştır. Yani, gerek halkımız gerek istisnalar hariç STK’larda üzerlerine düşeni yapmış, darbeciler başarısız kılınmıştır. Böylece darbecilere karşı ilk başarı sağlanmıştır. Ancak darbe başarısız kılındı diye sorun tamamen çözülmüş müdür? Bundan sonra yapılması gerekenler tümden yapılmış mıdır? Söz gelimi 15 Temmuz darbe girişiminin ardında ABD ve NATO’nun bulunduğu bu kadar açık bir şekilde ortada iken hala Türkiye’nin NATO’ya üyeliğini sürdürmesini birilerinin izah etmesi gerekmez mi? Bunun ötesinde ABD ile ilişkilerimiz eskiden olduğu gibi devam ediyorsa bunda bir yanlışlık yok mu?
Çünkü 15 Temmuz harekatı sadece bir darbe girişimi değil aynı zamanda ABD ve NATO tarafından Türkiye’nin işgal girişimi ise o zaman sanki hiçbir şey olmamış gibi hala NATO üyeliğimiz devam edecek, Suriye’de atılacak adımları ısrarla ABD ile birlikte atmakta ısrar ediyorsak, hala bu ülkenin dost ve müttefik olarak nitelendirilmesi en hafif ifadesiyle celladına aşıklık değil midir?
Çünkü ABD ve NATO birlikte ülkemizi işgal girişiminde bulunmuş olduğuna göre o zaman ABD ve NATO’ya karşı ortaya bir eylem konulması gerekir. Bu yapılamıyorsa her fırsatta ABD ve NATO’nun 15 Temmuz’da ülkemizi işgal girişiminde bulundukları gerçeğini tekrarlamanın anlamı kalır mı? Bunu söylerken HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan’ın tespitine karşı çıkıyor değilim. Bu işgal girişiminin arkasında yer alanlara karşı bir yaptırım uygulamak elbette STK’ların işi değildir. Bu iş uluslararası ilişkiler çerçevesinde yapılabilir. Söz gelimi bu ülkeyi yöneteler gerçekten NATO’nun 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında yer aldığına inanıyorlarsa hiçbir şey olmamış gibi bu örgüt ile ilişkilerimizi sürdürüyor olmak kendi kendimizle çelişki olmaz mı?
Hemen belirteyim ki, siyasi kadrolar yapılması gerekeni yapmıyorlar diye gerçeklerin ifade edilmemesini istemiyor değilim. Elbette, gerçek ifade edilecek, insanımız bilgilendirilecektir. Ancak, bu gerçek ifade edilirken gerçek istikametinde adım atılmıyor ise toplum bundan rahatsız olmaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.