FETÖ’nün arkasında dün de ABD yok muydu?
FETÖ’nün arkasında ABD’nin olduğu özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sıradan vatandaşların bile görebileceği şekilde ayan beyan orta çıkıp gizlenemez hale geleliden beri ülkemizi yönetenler sıkça, “FETÖ’nün arkasında ABD var” açıklaması yapıyorlar. Bu açıklamalara itiraz elbette mümkün değil. Çünkü o kadar açık ki, ABD’nin FETÖ’nün arkasında olup olmadığına dair bir şüpheye yer yok. Ancak, bu söylenenler ne kadar doğru ise yıllardan beri de FETÖ’nün arkasında ABD’nin varlığı da o kadar doğru. Yani, ABD FETÖ’ye sahip çıkmaya, destek vermeye 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında başlamış değildi. Ne var ki, bu gerçek görmezden gelindi. Belki de birilerinin işine geliyordu bu görmezden gelmek.
Yüzlerce ülkede okullar açılmasının nasıl sağlandığı konusunda insanlar arasında konuşulanları henüz unutmuş değilim. Bu okulların açılmasında ABD istihbarat örgütünün desteği olduğu sıkça dile getiriliyordu. Bu okulların açılmasının niçin ABD tarafından desteklendiği de belirtiliyordu. İşin bu boyutuna şimdilik girecek değilim. Ancak bu örgütün dış destekli olduğu hiç şüpheye meydan bırakmayacak kadar açıktı. Buna rağmen bugün FETÖ’nün arkasında ABD’nin olduğunu söyleyenler bununla bir gerçeği dile getiriyorlar ama aynı zamanda sanki bu destek daha önce yokmuş izlenimi verilmeye çalışıyor sanıyorum.
Denebilir ki, FETÖ’nün gerçek yüzünü 15 Temmuz darbe girişimi gözler önüne serdi. Böyle bir yaklaşım sıradan vatandaş için doğru ve geçerlidir. Ama devletin istihbarat örgütlerinin verdiği bilgilere sahip olanların FETÖ ‘nün bu ülke için dost değil düşman olduğunu bir gecede örgenmiş olmaları en hafif ifadesiyle vurdumduymazlık olmaz mı?
Söz konusu örgütün her seçim kampanyasında varılan anlaşma sonucu farklı bir partiye destek verdikleri, destek verdikleri partinin sağcı ya da solcu olmasının önemli olmadığı gerçeği bile bu örgüte tereddütle yaklaşmayı gerektirmez miydi? 16 yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten bir siyasi kadro söz konusu örgütün desteğini arkasına alınca işin perde arkası ne güdeme getirildi, nede getirenlere itibar edildi. Hatta bu örgütün 1980 darbesine verdikleri destek, gerek 28 Şubat sürecinde darbecilerin safında yer almış olmaları bile bunların gerçek yüzünü görmeye yeterdi. Çünkü gerek 1980 darbesinin gerek 28 Şubat sürecinin arkasında başını ABD’nin çektiği bir takım dış odakların bulunduğunu bu ülkede yaşayan birinin bilmemesi mümkün değildi. Söz konusu örgütün başı kapağı ABD’ye atmış, Türkiye ile ilgili kararlar vermeye başlamıştı. Kendisini ABD yönetiminin ve istihbarat örgütünün koruması altına teslim etmiş, Türkiye’de mücadele veren bazı siyasileri yargılama hakkını kendinde görmüştü. Buradaki elemanları aracılığı ile özellikle Milli Görüş partileri ve lideri hakkında aleyhte yoğun bir kampanya yürütmüşlerdi. Bu kampanyaların geçmişte Milli Görüş’te olan bugünkü AK Parti yöneticilerinin bizim gördüğümüz ve duyduğumuz bu hususları bilmiyor olmaları düşünülebilir mi?
Siyasi mücadelede özellikle Milli Görüş karşıtı bir takım grupların desteğini almak siyasi bir taktik olarak kabul edilince geçmişte her parti ile bir araya gelebilmiş, buna karşılık Milli Görüş hareketine karşı bir tavır belirlemiş olan FETÖ ile birlikte yürümekte sakınca görmediler. Daha işin başında FETÖ’nün arkasında ABD’nin olduğu görülüp ona göre hareket edilmiş olsaydı sanıyorum bu ülke 15 Temmuz darbe girişimine muhatap olmazdı. Ne var ki, AK Parti tüm olumsuzlukları dış güçlere bağlayarak olumsuzlukların sorumluluğu dışa atarak yanlışlarını gizleme yolunu seçmiştir. Ülkemize karşı sahneye sürülen son dolar terörü de buna bir başka örnektir. ABD’nin bu tavrı elbette düşmancadır ancak, bu ülkeyi ABD’nin yönetmediği, yönetenlerinde bu tür gelişmeleri önceden görüp gerekli tedbirleri alması gerekmez mi? İyilikler benden, kötülükler dışarıdan yaklaşımı ile sorumluluktan kurtulmak mümkün olabilir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.