Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Eşkıya dünyaya hükümran olmamalı

Eşkıya dünyaya hükümran olmamalı

Bir zamanlar bazı ülkelerde kafası bozulan, kısa yoldan zengin olmak, çevresinde sözü geçer hale gelmek isteyen bir takım insanlar silahlarını alıp yanlarında birkaç kafadarları ile dağlara çıkarlardı. Bunlara kısaca eşkıya denirdi. Çünkü bulundukları ülkenin kanunlarını dikkate almaz, kafalarına göre hüküm verir, kafalarına göre hareket ederlerdi. Çoğu zaman bunların bu bağımsız halleri uzun sürmez; bir de bakardık ki, çatışmada öldürülmüşler. Yani eşkıyalığın bedelini ölümle ödemiş olurlardı. Ne var ki, bu eşkıyaların yerini son 50 yıldır eşkıya devletler aldı. İstiyorlar ki dünya üzerinde tüm devletler onların emrinde olsun, onlar için çalışsın, kazansın ve onlar yesinler.

Bir takım eşkıyaların çeşitli ülkelerde ortaya çıkmaları devlet otoritesinin zayıflamasına bağlanabilir. Yani, kendilerini devletten güçlü görmeye başlayan bir takım tipler dağlarda mesken tutarlar, devlet gücünü gösterip kafalarına vurana kadar kendilerini devletin yerine koyarlardı. Bu tipler zamanla azaldı ama tamamen son bulduğunu söylemek yanlış olur. Ancak, ülkeler ve dünya eski eşkıyalardan giderek kurtulsa da bu defa bazı devletlerin eşkıyalıktan farkı olmayan tavırları ve uygulamaları ile karşı karşıya kaldı. Netice itibariyle hukuksuzluk konusunda değişen fazla bir şey olmadı.

İster fert ister devlet planında eşkıyalığın son bulması için eşkıyaların karşılarında güçlü bir otorite görmeleri gerekiyor. Çünkü eşkıyalar kendilerini muhataplarından güçlü gördükleri/zannettikleri sürece meydanda dolaşırlar. Kendilerinden güçlü biri ya da devlet gördüklerinde bir anda havaları biter, yelkenleri indiriverirler. Bu bakımdan dünyaya istedikleri gibi şekil vermeye çalışan emperyalist güçlerin havasının sona ermesi için karşılarında bir devletler topluluğu görmeleri gerekiyor. Bunun yolu da İslam Birliği’nden geçiyor. Çünkü eşkıyalar genellikle Müslüman ülkeleri ve Müslümanları hedef seçmiş, sürekli olarak bunları vuruyor, insanlarını katlediyorlar.

Bu köşede daha önce de aktardığımı sanıyorum. Bizzat müşahede ettiğim bir olayı aktararak eşkıyaların güç karşısında nasıl tavır değiştirdiklerini aktarmak istiyorum.

Uzun yıllar yaşadığım Ankara’nın bir semtinde herkesin kendilerinden korktuğu ve nefret ettiği, muhatap olmak istemediği bazı tipler vardı. Nerede bir kavga varsa bunların birisi mutlaka o olayın içinde olurdu. Bu tiplerden birisi bir akşam tıklım tıklım dolu mahalle kahvesine girerek, “Heyyt bana yan bakan var mı?” diye nara atar. Kahvede kendisine karşılık verilmeyeceğini düşünürken uzak masalardan birinde arkadaşları ile kâğıt oynayan bir mahalleli tepesi atmış olacak ki, ayağa kalkarak, “Var lan. Ne olacak?” diye gürler. Kahvede işin sonunun nereye varacağı endişesi ile yeni sessizlik oluşur. Kısa bir sessizliğin ardından bu defa kahveye herkese meydan okuyarak giren kabadayı, (isterseniz konumuz gereği eşkıya diyelim) kendisine karşı çıkanın yanına giderek koluna girdikten sonra kahvedekilere bu defa, “Var mı ikimize yan bakan” diye bağırır. Olayın böyle gelişmesi istenmeyen bir olayı engellediği için kahvedekiler rahat bir nefes alır. Her fırsatta kendisine karşı çıkacak birilerinin olmadığı ortamlarda nara atıp, meydan okuyan o kabadayı ise daha sonraki yıllarda kendisine meydan okuyan kişinin bulunduğu ortamlara ya girmez ya da sessizce orayı terk etmeye başlar. Bu olayda gösteriyor ki, haydutlar sadece güçten anlarlar. Dünyanın bir takım eşkıyalardan kurtulmasının yolu da bu eşkıyalardan korkup sinmek yerine güç oluşturmaktan geçiyor. Bu yapılamadığı sürece zalimler Suriye’de olduğu gibi okullara, hastanelere bomba yağdırmaya devam edeceklerdir. Korkunun ecele faydası olmadığı şuuru ile güç oluşturmak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi