AB için referanduma yıllar önce gidilmeliydi
Asıl olan AB sevdasından vazgeçilmesi ama aynı sonucu referandum verecekse daha fazla gecikilmeden bu yola başvurulması gerekiyor. Bu köşenin sürekli okuyucuları hatırlayacaklardır, en azından 40 yıldan beri zaman zaman AB sevdasından vazgeçilmesi gerektiğini, siyasi kadrolar ille de AB’ye gireceğiz diyorlarsa bunun için öncelikli olarak halkın oyuna başvurulması gerektiğini vurguluyorum. Çünkü AB’ye girmek köklü değişiklikleri gündeme getiriyor. Hatta alıp almayacakları belli değilken binbir türlü ev ödevleri veriyorlar, Türkiye de bu ödevleri yerine getirmeye çalışıyor. Buna rağmen AB’yi memnun etmemiz mümkün değil. Belli ki değişiklikleri yeterli görmüyorlar. Tamamen kendilerine benzememizi istiyorlar. Biz ne yaparsak yapalım onlara tam olarak benzemeyeceğimizi düşünüyorlar ki kapıda bekletmeyi sürdürüyorlar.
Avrupa Birliği’nin bir Hıristiyan kulübü, bir farklı medeniyetin mensuplarının bir araya geldiği bir topluluk olduğu hususunda söylenmedik söz kalmadı. Bunun içindir ki, özellikle de İslam düşmanlığının giderek yükseldiği AB ülkelerinin bizi aralarına almalarının mümkün olmadığı biline biline kapıda beklemek hususundaki ısrar sürdürülüyor. Bir başka ifadeyle AB’ye giriş vazgeçilmez hedef olarak sıkça dile getiriliyor. Böyle olunca da ev ödevlerini giderek artırıyorlar. Öyle bir noktaya geliniyor ki, adeta kendimizi inkâr etmemizi istiyorlar. Buna da hiçbir siyasi iktidarın ‘evet’ diyebilmesi mümkün değil.
Uzun yıllardan beri kapıda bekletiliyor oluşumuz elbette tahammül sınırlarını çoktan aşmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, AB’nin Türkiye’yi üyelik konusunda oyalamasına, “Yahu alacaksanız alın, almayacaksanız söyleyin. Biz yolumuza gidelim. Siz yolunuza gidin. Yormayalım birbirimizi. Ama bu mantıkla giderse, bize düşen de herhalde 81 milyona gitmek. 81 milyon ne karar veriyor ona bakmak” diyerek tepki gösterdi.
Aslında AB’nin Türkiye’yi almayacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan da çok iyi biliyordur. Ancak, AB bizi ister almak niyetinde olsun ister olmasın, bu noktada siyasi kadrolar karar vermeden önce millete sormaları gerekmez miydi? Bu sorumu sadece AK Parti iktidarı için soruyor değilim. Bu ülkede bazı kısa dönemler hariç siyasi kadrolar için AB hep vazgeçilmez hedef olarak gösterildi ve millete buraya girildiği takdirde tüm sorunların biteceği söylendi. Bu sebeple de bazı dönemler toplumda AB yandaşlığı yükseldi. Ancak, AK Parti iktidarı döneminde bütün çabalara rağmen kapıda bekletmenin devam ediyor olması, millet arasında AB’ne karşı tepki oluşturdu. Millet artık yıllar öncesinde olduğu gibi AB yanlısı değil. Elbette bunun tespiti için bir oylamaya ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB için referandumu gündeme getirmesi verilmiş bir karardan ziyade karşı tarafa bizi mecbur bırakırsanız millete gideriz şeklinde bir gözdağı vermek gibi görünüyor. Hâlbuki Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda kararı karşı tarafa bırakmaktan ziyade bu kararı bizim vermemiz gerekiyor. Niçin kendi geleceğimizin kararını başkalarına bırakalım? Bunun izahı olabilir mi?
Sadece AB’ye üyelik konusunda değil, her konuda Haçlı ittifakı Türkiye’ye karşı ikiyüzlü bir tavır sergiliyor. Bir NATO üyesi olarak istediğimiz füze sistemlerini hem satmıyorlar hem de Rusya’dan S-400 alıyorsunuz diye tavır sergiliyorlar. Hâlbuki aynı sistemi Yunanistan almış. O da NATO üyesi Türkiye de. Yunanistan alabiliyor, almasının NATO üyeliğine zararı yok ama aynı şeyi Türkiye yapınca bir NATO üyesinin Rusya’dan füze sistemi alamayacağı söyleniyor. Kısacası, Türkiye artık sadece AB üyeliği konusunda değil, NATO konusunda da yeni bir değerlendirme yapmak durumunda.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.