Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Yoksullaşıyor muyuz, refahımız mı artıyor?

Yoksullaşıyor muyuz, refahımız mı artıyor?

İktidar sahiplerinin pembe tablolar çizmesinin fazlaca yadırganacak yanı yoktur. Genel olarak gelirler düşerken, bir diğer ifadeyle orta ve dar gelirli kesimin alım gücü zayıflarken, refahın arttığından bahsetmek mümkündür ama doğru değildir. Genelde siyasiler ve bürokratlar rakamları çok farklı şekilde kullanabilir ve takdim edebilirler. Söz gelimi bir ay ihracat mı arttı; bu artışı son yılların ihracat rekoru kırıldı şeklinde ifade etmek doğru olmakla birlikte bu artış dış ticaret dengemizin sağlandığı anlamına gelmeyebilir. İhracatta artış elbette tek başına bile önemlidir. Ancak, diyelim ki ihracatta yüzde 10’luk bir artış olurken ithalatımız yüzde 15 artmış ise meydana gelen ihracat artışının fazla önemi yoktur. Çünkü ihracatımız artıyorken, bağımlılığımız yükseliyor demektir. Hâlbuki esas olan dışa bağımlıktan, var olan dış ticaret açığını ve buna bağlı olarak cari açığı düşürmektir. Bunun yolu da dışarıdan aldığımızdan çok satmamızdan geçer.

Bunun için bir takım ekonomik rakamların büyümesi tek başına refahın arttığı anlamına gelmez. Arzu edilen ürettiğimizden çok tüketmemektir. Eğer ürettiğimizden fazla tüketiyorsak rakamlar ne kadar büyürse büyüsün dışa bağımlılığız sürüyor demektir. O zaman da küresel sermaye sahipleri borç verecekleri zaman faiz oranlarını kendileri belirler.

Bu noktada Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bilgi verirken sosyal yardımların son 16 yılda 33.5 kat arttığını ifade etmiş. Bunu söylerken sosyal yardımların artıyor olmasının yoksulluğun artışının bir göstergesi olarak sunulmasının yanıltıcı olduğunu belirtmiş. Bu yaklaşımı gerçekçi bulmak mümkün değil. Sosyal yardım kendi kendilerine yetemeyen insanlara devletin ve sivil toplum kurumlarının yetişmesi demektir. Bu ise toplumun refah seviyesinin artmasından çok yoksullarının, bir başka ifadeyle kendi kendine yeterli olamayanların sayısının artmakta olduğunu gösterir. Hemen belirteyim ki, ihtiyacı olanların yardımlarına koşulmasına karşı olmak mümkün değildir. Ancak, devletin asli görevi toplumda aç, açık muhtaç insan bırakmayacak adımları atmasıdır. Bunun yolu ise işsizlik sayısını azaltacak yatırımlardan ve sosyal güvenlik kurumlarının güçlü olmasından geçer. Sosyal güvenlik kuruluşları birer yardım kuruluşu değildir. Sosyal yardımlar da devletin işi değildir. Söz gelimi her gün belli bir sokağın başına belediye ekmek fabrikasının bir aracının gelerek insanlara ekmek dağıtması bir sosyal güvenlik olmaması gerekir. Bunun ötesinde yine resmi kurumların farklı kesimlere yönelik farklı ihtiyaç maddeleri dağıtıyor olmaları o toplumda yoksulluğun arttığını gösterir. Esas olan çalışmak isteyene iş sağlamak, böylece insanların kendi kendilerine yeterli olmalarının sağlanmasıdır. Bir yandan sosyal güvenlik kurumları batma noktasına geliyor diye emeklilik zorlaştırılırken öbür yandan çalışmak isteyip de iş bulamayanlara bir takım yardımların resmi kurumlar tarafından yapılması sağlıklı bir yol değildir. Bu bakımdan toplumun bir kesimi verilecek yardımlara muhtaç hale gelmişse, ardından milli gelir rakamlarında ortaya çıkan yükselişi refah seviyemizin artması gibi göstermek gerçekçi değildir. Özellikle de son 16 yılda sosyal yardımların 33.5 kat artmış olmasını devlet yönetimindeki başarı olarak takdim etmek yanlış olur. Önemli olan vatandaşın ihtiyacını kendisinin karşılayabilmesi, ekmeğini bakkaldan alarak evine götürebilmesidir. Hemen her gün ellerindeki poşetlerle insanların belediye arabasını beklememeleridir.

Bunun için sosyal güvencenin toplumda yaygınlaştırılması, insanların ihtiyaçlarını bu güvence çerçevesinde karşılayabilmeleri gerekir. Bu sağlanamadığı sürece birtakım ekonomik rakamlardaki büyümelerin refahın arttığı şeklide yorumlanması aldatıcı olabilir. Toplumda ihtiyaç sahipleri çeşitli sebeplerle her zaman olabilir. Bunların yardımına ise halkın oluşturduğu sivil yardım kuruluşları yetişmelidir. Böyle olursa yardım alanlar kendilerini birilerine borçlu hissetmezler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi