Trump’ın açıkladığı ABD askerlerini Suriye’den çekme kararının ardından en sık sorulan soru, “YPG’ye verilmiş olan binlerce TIR silahlar ne olacak? Toplanacak mı, terör örgütüne mi bırakılacak?” oldu. YPG’ye silah sevkiyatının her gündeme gelişinde Türkiye itirazını yükseltti, bunun Türkiye yerine bir terör örgütünün muhatap kabul edilmesi anlamına geleceği belirtildi. Buna rağmen ABD bildiğini okudu, terör örgütüne silah sevkiyatını sürdürdü. Hatta,Trump’ın çekilme kararını açıklamasının ardından bile teröristlere silah gönderildiğini biliyoruz. Böyle olunca da, bu tür haberlerin ardından, “Madem ABD Suriye’den askerlerini çekecek ve çekilirken de önceden verdiği silahların toplanacağından söz ediliyor, öyle ise hâlâ niçin silah sevkiyatı sürüyor?” sorusu akla geldi. Tüm bu açıklamalara zıt uygulamalar ABD’nin Suriye konusunda hiçbir zaman Türkiye ile birlikte hareket etmediğini, etmek istemediğini gösteriyordu. Bu arada, birtakım yalan beyanlarla Türkiye’yi oyalamaya çalıştıkları görülüyordu. Arada bir ABD’nin, ikinci, üçüncü ağızlardan YPG’ye verilen silahların toplanacağına dair açıklamaları da inandırıcı bulunmuyordu. Çünkü verilen silahları toplamak niyetinde olan ABD’nin çekilme kararına rağmen Irak’taki üslere silah yığmaya devam ettiğini, ayrıca Suriye’deki üslerde de gereğinden fazla silah depolandığı biliniyor. Netice itibarıyla ABD’nin terör örgütüne verdiği silahları toplamak niyetinde olmadığı, çok sıkıştırılırsa sanki topluyormuş görüntüsü vermekten öte gitmeyeceği anlaşılıyordu.

Böyle olunca da Irak ve Suriye’de görev yapan ABD’li komutanların Pentagon’a çekilme kararı çerçevesinde terör örgütlerine verilen silahları geri almamayı tavsiye etmiş olmalarının “Skandal”, “Şok tavsiye” olarak nitelendirilmesinin fazlaca şaşıracak bir yanı yoktur. Çünkü ortadan ters bir durum yoktur. Beklenen uygulama tavsiye edilmektedir. Özellikle de böyle bir tavsiyenin, “Skandal tavsiye” ya da “Şok tavsiye” olarak nitelendirilmesi ya gerçeğin farkında olmamak ya da toplumu oyalamaya yönelik olabilir. Bu noktada, komutanların YPG’ye verilmiş silahların geri alınmamasını istemelerini sadece bunların kişisel görüşleri olarak nitelendirmenin de fazla bir anlamı yoktur. ABD yönetiminin nabzı tutulmadan böyle bir tavsiyede bulunulması ve bunun medyaya sızdırılması düşünülemez. Düşünülebilmesi için askerlerin ABD yönetiminden bağımsız ve onlara rağmen hareket ettiklerini kabul etmek anlamına gelir ki, böyle bir yaklaşım gerçekçi olmaz. Bu noktada son günlerde sıkça gündeme gelen bir başka hususa daha dikkat çekmek gerekiyor. O da teröristlerin Esed yönetimi ile temasa geçmiş olmaları ve bir pazarlık içinde bulunmalarıdır. Hemen belirteyim ki, ABD’li komutanlar silahların toplanmaması tavsiyesini ABD yönetiminden nasıl bağımsız olarak açıklamamışlarsa, YPG’lilerin de ABD ile bir ön görüşme yapmadan doğrudan Esed yönetimi ile temasa geçtiklerini ve bir pazarlık içinde olmalarını kabul etmek doğru olmaz. Çünkü ABD’nin terör örgütleri ile birlikte hareket etmesi devam ediyor. Kaldı ki, Trump’ın çekilme kararı tam olarak uygulansa bile bu çekilmenin ABD askerlerinin Irak ve Suriye’yi tamamen terk ederek ülkelerine dönmeleri anlamına gelmediği de biliniyor. Bu bakımdan ABD askerleri öncelikli olarak Irak’taki üslere çekiliyorlar. Bu çekilme Suriye’deki üslerin boşaltılması anlamına da gelmiyor. Öyle ise Trump’ın çekilme kararı arazide fazlaca görünmemeyi öngörüyor. Bu ise çekilmeden çok meydanlardan üslere çekilme anlamına geliyor. Böyle olunca da YPG’ninEsed ile temasa geçmesinin, “YPG, ABD’ye danışmadı” şeklindeki nitelendirilmesi fazla inandırıcı olmuyor. ABD’lilerin yaptıkları açıklamalardan çok, yani ne söyledikleri değil ne yaptıkları önem kazanıyor. Eğer söylenenlere inanacak olursak, yeni aldatılmalara hazır olmak gerekiyor.

Netice itibarıyla diyebiliriz ki, ABD’nin Suriye’den çekilmesi ne şekilde olursa olsun, bölgedeki planını uygulamadan vazgeçmeyeceği unutulmamalıdır...