ABD’den müttefik olur mu?
Yılın son gününde gündemin birinci maddesini ABD’li Senatör Lindsey Graham’ın Başkan Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada YPG’den, “Kürt müttefiklerimiz” diye söz etmiş olması almıştı. Bu açıklamanın ardından iktidar ve muhalefet partilerimizden sert açıklamalar oldu. Bu açıklamaları, “Teröristten müttefik olmaz” başlığı altında toplamak mümkün. Böyle bir değerlendirmeye katılmamak da mümkün değil. Elbette, bir devletin terör örgütlerini kendisine müttefik edinmesinin devlet ciddiyeti ile bağdaşmayacağını söylemeye gerek yok. Bu bakımdan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, “Teröristten müttefik olmaz” başlığı altında medyada yer alan açıklamasını görür görmez akılma gelen ilk soru, “Teröristten müttefik olmaz ama ABD’den olur mu?” oldu. Çünkü ABD’nin dünya üzerinde yürüttüğü politika ve uygulamalara baktığımızda bu devleti terör örgütlerinden ayırmanın ve farklı değerlendirmenin mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Olaya sadece İslam dünyasında başını ABD’nin çektiği ve hep kan ve gözyaşı anlamına gelen uygulamalar açısından baktığımızda bile bölgemizdeki terör örgütlerinin yaptıkları ile ABD’nin yaptıkları arasında bir fark olmadığı görülüyor.
Terör örgütlerini eğitip, besleyen ve silahlandıran ülkelerin başında ABD’nin geldiğini bilmeyen kalmadığına göre bugünkü ABD’yi oluşturanların dedelerinin henüz Amerika kıtasına yerleşme dönemindeki kural tanımazlığından kurtulamadığını, ABD’nin işgalin ve bu işgal sırasında kıtadaki yerlilerin kökünün kazınmasını kendilerinde hak olarak gördükleri hatırlanırsa gelinen noktada ABD’nin hala devlet olamadığını bir terör örgütü kimliğini koruduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Böyle olunca da ABD’li Senatörün YPG’den Kürt müttefiklerimiz diye bahsetmesi sürpriz bir değerlendirme olmaz.
PKK’nın ve bunların Irak ve Suriye uzantısı diğer terör örgütlerinin arasında hep ABD’nin olduğu düşünüldüğünde Türkiye’nin öncelikli olarak bu terör örgütlerinin hamisi ABD ile ilişkilerin gözden geçirmesi, “Terör örgütlerinden de terör devletlerinden de müttefik olmaz” deme noktasına gelmesi gerekmez mi? Çünkü dünya üzerinde yaşanan tüm karmaşa, cinayet ve göçlerin ana sorumlusu ABD olduğuna göre öncelikli olarak bu devletin ilişkilerde muhatap alınmaması gerekiyordu. Çünkü terör örgütlerini müttefik ilan eden, hatta Türkiye gibi ilişkileri 70 yıl öncesine varan bir ülkeye terör örgütlerini tercih eden bir ülkenin söz konusu örgütlerden farkı kalır mı?
Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ın Trump ile yaptığı uzun görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Kürt müttefiklerinin ABD’nin çekilmesinden zarar görmemesi için çekilmenin yavaşlatılacağını söylemesi, Trump’ın çekilme kararının da bir aldatmacadan baret olduğunu akla getiriyor. Ayrıca Trump çekilme kararını açıklarken Suriye’de artık ABD’li askerlerin kalmasına gerek olmadığını, çünkü DEAŞ’ın temizlendiğini de söylemesine rağmen aynı Trump partisin senatörü ile görüşürken, Suriye’den çekilmelerinin DEAŞ’ın tamamen temizlenmesinden sonra gerçekleşeceğini söylüyor. Kısacası, dünya kamuoyuna yönelik yapılan açıklamalar ile kendi aralarında yapılan görüşmelerde söylenenler birbirini tekzip ediyor. Meseleye sadece bu haliyle bile baktığımızda ABD’yi yönetenlerin hedefe ulaşmak için her türlü yalanı normal gördüklerini söylemek yanlış olmaz. Kısacası, terör örgütlerini kara gücü gibi kullanarak istedikleri hedefe ulaşmaya çalışmaları da gösteriyor ki, kuruluşundan buyana geçen zaman zarfında ABD’yi yönetenlerin olaylara bakışlarında bir değişiklik olmamış. Nasıl kurulurken tarihin derinliklerinden itibaren Amerika kıtasında yaşan insanların sahip olduklarını ele geçirebilmek için katletmişlerse bugünde ABD’nin çıkarları için her yolu mübah görüyorlar. Böyle olunca da ortada bir terör devleti olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Bu bakımdan teröristten müttefik olmaz ama terör devletinden de müttefik olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.