Erdoğan yanardağ gibi patlayacak mı?
Ümüğü sıktırmadan IMF ile anlaşmak mümkün mü?
Başbakan Erdoğan bir süre önce yeni bir anlaşma için IMF'nin şartları kendisine ulaştırıldığında adeta bir yanardağ gibi patlamış, "Ümüğümüzün sıkılmasına müsaade etmeyiz. Gerekirse IMF ile anlaşma yapmayız" demişti. Keşke öyle olsaydı da milyonlarca insanımızın kemer sıkmaya devam etmesi, işsizliğin artması, dar ve sabit gelirlilerini sefalet rakamının altında bir ücrete mahkumiyetlerinin devamı anlamına gelen bir anlaşma gündeme gelmeseydi. Ne var ki, aylardan beri global krizin Türkiye'ye fazla bir etkisi olmayacağı yönündeki açıklamaların aksine görüldü ki ülkemizde bu krizden etkilenmektedir. Hem de bu etki çok ciddidir. İş adamından işçisine, emeklisine hemen her kesim feryat etmektedir. Bunun içindir ki AKP iktidarı IMF ile yeni bir anlaşmayı gündeme getirmiş, IMF'nin kapısını çalmıştır. Başbakan Erdoğan da sadece bunun için olmasa da Amerika'da yeni anlaşmanın şartlarını oluşturmaya çalışmaktadırlar. Aslında IMF ile yapılan anlaşmalarda çok fazla pazarlık imkanı yoktur... IMF bilinen şartlarını ve isteklerini sıralar, bu şartlar kabul edilirse anlaşma imzalanır, edilmezse imzalanmaz.
Dolayısiyle global krizin tüm dünyayı sardığı bir dönemde yapılacak bir anlaşmanın şartlarının geçmiştekilere göre farklılık arzetmesi, anlaşmada taraf ülkenin isteklerinin dikkate alınmasını beklemek sanıyorum doğru olmazdı. Başbakan'ın ABD'de eski tavrının aksine IMF ile anlaşma yolunda olunduğunu açıklamasının ardından IMF Başkanı Strauss-Kahn'ın "Anlaşma yakın" demesi gösteriyorki Türkiye yeniden IMF'nin isteklerine teslim oluyor.
Peki bu noktada Başbakan'ınTürkiye'de "Ümüğümüzün sıkılmasına izin vermeyiz" açıklaması ne kadar geçerliliğini koruyacaktır? IMF'yi bilen ekonomistlerin ortak kanaati IMF'nin olmazsa olmazlarının kesinlikle değişmeyeceğidir. Bu olmazsa olmaz şartları kabul edilmeden de yeni bir anlaşmanın imzalanmayacağı yönündedir.
Artık sıradan bir vatandaş bile biliyor ki IMF küresel sermayenin tahsildarıdır. Verilen borçların geri dönüşünü sağlayacak tedbirleri almadan hiçbir ülke ile anlaşma yapmamaktadır. IMF ile anlaşma demek sabit ve dar gelirlerin kemer sıkması, özellikle devlet yatırımlarının durması, faiz dışı fazlanın istenen seviyenin altına düşmemesi gibi şartlar IMF'nin kırmızı çizgileridir. Diyebiliriz ki tefeciliğin ulaslarası mahiyet kazanmasını sağlayan bu kurum işini hep sağlama alma yoluna gitmiştir. Borç vereceği ülkenin insanının durumu onları hiç ilgilendirmemiştir. Geçim sıkıntısı içinde bunalan dar ve sabit gelirlerin biraz olsun nefes almasını sağlayacak bir iyileştirmeye IMF hiçbir zaman izin vermez. Bu bakımdan IMF ile yeni bir anlaşma başta emekliler olmak üzere dar ve sabit gelirliler için yeni bir felaket demektir. Zaten sıkılı olan ümüğün biraz daha sıkılması anlamına gelir IMF ile anlaşma. Eğer dar gelirli kesim önümüzdeki günlerde ölmeyecek kadar nefes alabilirse ne ala... Ancak, hayatın daha da çekilmez hale geleceği kesin. Çünkü, IMF için öncelikli konu Türk insanının rahatı ve huzuru kesinlikle değildir. Onun için önemli olan verilen paraların öncelikli olarak faizinin daha sonra da kendisinin geri dönüşünün sağlanmasıdır. Türk halkı işsizlik ve yokluktan ölse de onları hiç ilgilendirmez.
Diyebiliriz ki, IMF ile anlaşma anlaşmayı yapan ülkenin düze çıkmasının ilk adımı değildir... Belki olsa olsa ölmesini engelleyici ilk müdahale olabilir ama bu müdahalenin arkasından sürünmek gündeme gelir. Kolay kolay IMF ile anlaşma yapan ülkeler ayağa kalkamaz ... Bu noktadan sonra ümüğün sıkılıp sıkılmamasının da fazla bir anlamı kalmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.