Bankalar kâr rekortmeni
“Tüfek icad oldu mertlik bozuldu” şeklinde bir atasözümüz vardır. Bir bakıma gelişen şartlara uyum sağlayamamayı anlatır. Bu sözle tüfeğin icad edilmesinin ardından gücün, cesaretin yerini bir sipere yatıp hasmını devirmek de anlatılıyor olabilir. Bana değişim karşısındaki uyumsuzluk olarak yorumlamak daha uygun geliyor.
Son yıllarda bankacılıkta da önemli değişiklikler meydana geldi. Bu değişikliklere insanların büyük bir bölümünün ayak uydurması oldukça zor oldu. Yani bir kısmı hiç ayak uyduramadı, bir kısmı ise ayak uydurmayı öğrendiğinde gırtlağına kadar borca batmış olduğunu fark etti. özellikle kredi kartlarının piyasaya çıkması, insanımızın cebine üçer beşer girmesi sonucunda bankaların kârı artarken insanımız fakirleşmeye başladı. Adeta tüketiciler ile bankalar arasında kredi kartları bir hortum görevi üstlendi. Bu hortum sayesinde insanımızın cebindeki para bankalara akmaya başladı. Neticede ne oldu?
Bu sorunun cevabı önceki günkü gazetelerde vardı. Gazete haberlerine göre bankalar kâr rekoru kırmışlar. Elbette bir ticari işletmede kâr etmek esas hedeftir. Kâr etmeyen işletme ayakta kalamaz. Ama, son zamanlarda bankacılık öylesine bir değişime uğradı ki, kredi vermek için insanlara çok cazip şartlar gösteriyorlar. Ama, bu şartlara uyarak bankaya gidip kredi almaya kalktığınızda başlangıçta farkına varmadığınız pek çok kesinti gündeme geliyor.
Kredi kartları uygulaması ise bana göre bankacılıktan çok tefeciliği andırıyor. çünkü, normal şartlarda bir banka tüketiciye aylık yaklaşık yüzde 1.5 faiz ile kredi verirken kredi kartları kullanımında gecikme faizleri aylık yüzde 4.5-5 civarında değişiyor. Bazı bankalarda bu faiz oranları daha da yüksek olabilir. Mevduat karşılığı para sahiplerine yıllık yüzde 15-18 arasında faiz veren bankaların kredi kartı harcamalarında gecikme faizi olarak aldığı faiz yüzden 70’leri buluyor, hatta geçiyor. Böyle bir işleyişi bankacılık olarak nitelendirmek mümkün olabilir mi? Bu ülkede yıllardan beri bankalar var. Bankalar mevduat toplar, borç verir. Topladığı mevduata verdiği faiz ile verdiği krediden aldığı faiz arasında belli bir oran olurdu. Şimdi bu işleyiş çok değişikliğe uğradı. Yine vadeli mevduata ödediği faiz miktarı ile verdiği kredi arasında belli bir oran olmakla birlikte uygulamalarda bilinmeyen kalemler devreye sokularak faiz dışı kesintiler oldukça yükseldi.
Bu arada kredi kartı sahiplerini harcamaya teşvik edici bir takım uygulamalar da devreye sokuldu. Söz gelimi her gün, “Bankamız kartı ile falan firmadan yapacağınız alış-veriş için 15 taksit imkanı.. Ayrıca şimdi alın eylülde ödemeye başlayın” benzeri mesajlar alabilirsiniz. Eylüle kadar 6 ay olduğu düşünülürse size adeta 21 aylık bir taksit imkanı sunulmuş oluyor. Geçim sıkıntısı içindeki pek çok insan için bu ve benzeri teklifler ilk anda cazip gelebilir. Bu cazibeye kapılarak yapılacak harcamalar bir süre sonra içinden çıkılamaz, karşılanamaz hale gelebilir. Bugün on binlerce insanın kredi kartı borcunu ödeyemediği biliniyor. Kredi kartı borcunu ödeyebilmek için tüketici kredisi alanların sayısı da hızla artıyor. Tüm bunlar tüketiciler için bir kolaylık ve imkan gibi görünmesine karşılık sadece bankaların kârını artırıyor. Buna karşılık yüz binlerce insan her ay birkaç yüz lira kredi kartı gecikme faizi ödüyor.
Bu durum daha ne kadar devam edebilir? Bu sorunun cevabını net bir şekilde vermek mümkün değil ama, toplumun her geçen gün borç altında daha fazla ezildiğini görüyorz. İnsanımız sıkıldıkça, kredi kartına sarılıyor. Kredi kartına sarıldıkça da borca artıyor. Borca battıkça da bankalara her ay ödediği faiz yükseliyor. Sonuçta insanımız fakirleşiyor, bankalar zenginleşiyor. İşte iktidarın uyguladığı ekonomik politikaların sonucu bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.