Gündem Anayasa değişikliği mi Başkanlık sistemi mi?
Anayasa değişiklik paketi dün Millet Meclisi Genel Kurulu'nda görüşülmeye başlandı. Böylece günlerden beri devam eden tartışmalar yeni bir boyuta ulaşmış oldu. Büyük bir ihtimalle değişiklik paketi ister tümü ile ister 3 madde olarak referanduma gidecek. Böyle olunca daha aylar süren tartışmalar, daha doğrusu anayasa değişikliği gündemi meşgul etmeye devam edecek. Anayasa değişikliği gibi önemli bir konunun uzun süre gündemin birinci maddesini işgal etmesinin yadırganacak bir yanı olamaz, olmamalı. Hatta bu süreçte yaşanacak sert tartışmalar da sistemin gereğidir. Tarafların sinirlerine hakim olmaya çalışmaları gerekir. Değişiklik paketinin Millet Meclisi'nde görüşülmesi sırasında muhalefetin özellikle de CHP'nin görüşmelerin süresini uzatmak, hatta görüşmeleri engellemek için taktikler denemesi de doğaldır. Çünkü bu tür taktikleri ilk defa yaşayacak değiliz.
Aslında siyaset bir takım taktikler savaşı olarak da tarif edilebilir. Söz gelimi iktidarın gündemi kendisinin belirlemeye çalışması, muhalefeti kendi belirlediği gündeme çekmesi o gündem içine mahkum etmek istemesi de bir taktik gereğidir. Başbakan Erdoğan'ın Pazar günü bir TV kanalında gazetecilerin sorularını cevaplandırırken Başkanlık sistemini gündeme getirmesi dikkatleri başka bir noktaya çekme amacı taşıyor olabilir. Başbakan'ın 2012 yılında bu konunun gündeme gelebileceğini bu bakımdan konu üzerinde düşünülmesini istemesi sanıyorum daha değişiklik paketinin Meclis Genel Kurulu'na gelmesinden bir gün önce yeni bir anayasa değişikliğini gerektiren bir başka konuyu ortaya atması hedef şaşırtmak da olabilir. Her ne ise Başbakan'ın niyetini okuyacak durumda değiliz, buna gerek de yok. Ancak, Başbakan'ın gündem oluşturma ve değiştirmede başarılı olduğunu söylemek gerekiyor. Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin gündem belirlemek, ülke sorunlarına buldukları çözümleri topluma sunarak toplumun bu konulara dikkatini çekmek gibi bir alışkanlığı ve becerisi olmadığından iktidar partisinin belirlediği gündem çerçevesinde tartışmayı, ona göre bir takım taktikler geliştirmeyi yeterli buluyorlar. Halbuki ülkemizin anayasa değişikliği kadar önemli sorunları var ve bunun başında da işsizlik geliyor, gelir dağılımındaki dengesizlik bulunuyor.
Yıllardan beri anayasa değişikliğini tartışıyoruz. İktidar partisi 7 yılda en az dört defa konuyu gündeme getirdi ve sonra geri çekti. Her seferinde de uzunca bir süre muhalefeti bu konu ile meşgul etti. Meşgul etti de ne oldu ana sorunlar gündemden düşmüş, bir bakıma iktidara önemli sorunların halli konusunda zaman kazandırmış oldu. Muhalefet de özellikle ekonomik sorunların çözümü konusunda ortaya ciddi bir çözüm paketi sunmadığı, sunamadığı için iktidarın belirlediği gündem etrafında polemikle zaman geçirmeyi yeğledi. Bu arada Saadet Partisi'nin çözüm teklifleri ise medya tarafından görmezden gelindi, milletin dikkatine sunulmadı. Diyebiliriz ki iktidar ile Meclis'te grubu bulunan partiler al gülüm ver gülüm mantığı içinde birbirlerine laf yarıştırırlarken milletin esas sorunları bir kenara itilmiş oldu.
Resmi rakamlar bile işsizlik oranlarının her geçen ay bir öncekine göre büyüdüğünü gösteriyor. İktidarın ise işverenlere her işverenin bir kişiyi işe alması teklifinin ötesinde çözümü bulunmuyor. Varsa da hayata geçirilemiyor.
Ekonomideki durgunluk sebebiyle büyük çoğunluğu ile işyerleri ister istemez küçülmeye gidiyor ve bu da işsizliği artırıyor. Özellikle büyükşehirlerde her taraf kiralık ve satılık ev ve işyerleri levhaları ile dolmuş durumda. Bu arada dar ve sabit gelirli büyük çoğunluk için hayat şartları her gün biraz daha ağırlaşıyor. Kısacası temel hak ve özgürlüklerin ve demokratikleşmenin sağlanabilmesi için anayasa değişikliği şart ve çok önemli. Ama ülkemizin tek sorunu bu değil. Eğer ülkemizin çözüm bekleyen ana sorunlarının halledilebilmesi için Başbakan Erdoğan çözümü Başkanlık sisteminde görüyorsa yandık demektir. Çünkü, yaptığı açıklamada kalkınmış ve ileri ülkeler arsına girebilmek için Başkanlık sistemini savunuyor. Sanki rejim konusunu çözüme kavuşturana kadar bizden işsizler iş, geçim sıkıntısı çekenler gelir artışı beklemesin der gibi anlam çıkıyor.
İnsanımız tartışmalarla ekmek ile özgürlük arasında sıkıştırılıyor. Buna kimsenin hakkı yoktur. İnsanımız hem ekmek hem de özgürlük istiyor. Yöneticilerin görevi de bu iki hususu dengede tutarak çözüm bulmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.